Sayfalar

18 Mart 2010 Perşembe

Yaşlılar Haftası: Onlar Sadece Sevgi İstiyor

“Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmağa hakkı yoktur.”
Mustafa Kemal ATATÜRK

Sevgili Manisalı hemşerilerim,
Ülkemizde her yıl 18–24 Mart tarihleri arası "YAŞLILAR HAFTASI" olarak kutlanmaktadır. Yaşlılık, hayatın çok özel bir dönemidir. Yaşlılarımız dün ile bugün arasında köprü kuran, kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşımamızı sağlayan en değerli varlıklarımızdır. Yaşlılık dönemi itibar gerektirmektedir, bu aynı zamanda bir minnet borcudur. Yaşlı bireylerin toplumla bütünleşmesi, daha aktif olması ve yaşama bağlı kılınmaları gerekir. Unutmayınız ki hepimiz yaşlanacağız.
Yaşlılık döneminde yüksek tansiyon, kemik erimesi, yüksek kolesterol, kalp-damar hastalıkları, şeker hastalığı, kanserler gibi kronik hastalıklar daha sık görülmekte ve bu hastalıklara bağlı ölüm oranı da artmaktadır. Bu hastalıklar ile ilgili erken dönemde tanı çalışmalarının başlaması, uygun yaşam tarzı değişikliklerinin hayata geçirilmesi, diyet düzenlemesi, uygun farmakolojik tedavilerin düzenlenmesi, gerektiğinde girişimsel ve cerrahi tedavilerin uygulanması olumsuz etkilerini en aza indirmek için izlenmesi gereken en uygun yoldur. Ancak bir sayfada hepsine yer veremeyeceğimiz için bu hafta yaşlılarımız için sağlılığın üç önemli boyutunu inceledim: Sağlıklı yaşlanma, ruhsal sağlık ve cinsellik.
Yaşlılıktaki kronik hastalıklarda diyet uygulaması da sağlıklı olmanın önemli bir basamağını oluşturmaktadır. Doktor, diyetisyen, yaşlı ve aile birlikte davranarak beslenme programı belirlenmelidir. Sağlıkta GÜNDEM’i devamlı takip edenler sağlıklı beslenme ile ilgili sık sık önemli ve faydalı bilgiler verdiğimi bilirler. Bu hafta yer darlığı nedeniyle beslenme konusuna girmedim.
İşte bu nedenle aile hekimleri derneği başkanı Dr.Tayfun Çiğdem ile birlikte Dr.Sema Ünal Ozan’ı konuk ettik. Sağlık sisteminde koruyucu hekimlik ve aile hekimliği yani birincil basamak sağlık çalışanlarının çok önemli olduğuna inanıyorum. Meslektaşlarım bizlere sağlıklı yaşlanmak için neler yapmamız gerektiğini birlikte anlattı. Ruhsal sağlık konusundaki sorularımızı da üniversitemizden Psikiyatri Uzmanı ve yaşlılık psikiyatrisi sorumlusu Prof.Dr.Erol Özmen yanıtladı. Uzmanlık alanıma girdiği için yaşlılıkta cinsellikle ilgili bilgileri de ben vermeye çalıştım.
Manisa’ya baktığımda, özellikle son 15 yıl içinde, oldukça güzel bir şehir olduğunu görüyorum. İçinde olanlar değerini bilmezlermiş. Dünyada pek çok şehir gezdim. Eşgallerinden çok daha güzel ve yaşanabilir bir şehir Manisa! Denize çok yakın, müthiş bir dağa, Spil’e sahip. Üniversite ve sanayinin şehri sosyalleştirip, geliştirdiğine inanıyorum. Bu dönemde görev yapan belediyeler (her ne kadar siyasi olarak birbirlerini hep şuçlasalarda) güzel hizmetler verdi ve vermeye devam ediyor. Şehrimizde çok sayıda hava alınacak parklar ve bahçeler var. Gezi yerleri, yakın uzaklıkta gidilecek doğa ile iç içe mesire yerleri, çocuklarımız için çok sayıda oyun parkları var. Yaşam kalitesi yüksek bir şehirde yaşıyoruz. Burada tarih var. Daha ne isteyelim? Yalnız kalan yaşlılarımız için çok güzel dinlenme ve bakım evleri var, ormanın içinde. Her gün yeni binadaki odamdan izliyorum. Sadece sevgi kalıyor geriye tamamlayacak.
Bu hafta Yaşlı Dinlenme evinde Ürolojik açıdan sağlık taraması yapacağız. Onları unutmadığımızı, ilgimizi dahası sevgimizi vermeye çalışacağız… Hepimize mutlu bir yaşlılık dilerim.
Sağlıkta GÜNDEM’i okuyun sağlıklı kalın.

Aile Hekimlerimiz Uyardı: Sağlıklı Yaşlanmak Mümkün

Dr.Tayfun Çiğdem ve Dr.Sema Ünal Ozan
Yaşlanmak ne demektir?
Tüm canlı organizmalar zamanın akışına karşı duramaz, gittikçe yenilenme kapasiteleri azalır, hastalıklar ya da işlevsel bozulmalar artar ve her canlı bir gün canlılık halinin son bulması ile ölür. Organizmanın giderek biyolojik işlevlerini yitirmesi, çevresine uyumda güçlük çekmesi, duyu organlarının ve direnç sisteminin zayıflaması bu sürecin parçalarıdır. Ama insan yaşlılığının biyolojik yönleri kadar, hatta ondan daha fazla, fizyolojik, duygusal, fonksiyonel, sosyal ve toplumsal yönleri de önemlidir.

Yaşlı diyebilmek için bir sınır var mı?
Dünya Sağlık Örgütü yaşlılığı 65 yaş ve üstü bireyler için tanımlamıştır. Ülkemizde ortalama yaşam süresinin kadınlar için 76 erkekler için 71.5 olduğu düşünülürse batı toplumları için hayli eski ve tanıdık olan bu dönemin bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için yeni yeni tanışılan, özellikleri çok fazla bilinmeyen, çocukluk ve erişkinlik döneminden daha az ilgi gösterilen bir dönem olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bizler de birinci basamak pratiğinde bu dönem hastalarıyla geçmişe göre daha fazla karşılaşıyor, polinik hizmetinin büyük bölümünü kronik hastalıklarla mücadele eden yaşlı nüfusa ayırmak zorunda kalıyoruz.
Yaşlılık pek çok hastamız için yaşanması doğal, keyifli yönleri de olan, üretken bir dönem olarak yaşanmıyor maalesef. Kapıdan girer girmez ''Aman doktorum; siz hiç yaşlanmayın olur mu'' diye başlıyorlar söze, Ben de cevap olarak ''Yaşlanmamak için erkenden ölmek gerek yoksa erkenden ölmemi mi istiyorsunuz?'' diyorum. Hemen üzülüyorlar ''Yok canım hiç öyle olur mu, bizim gibi olmayın inşallah'' diyorlar. Bizim gibi kötü,kalitesiz yaşlanmayın demek istiyorlar, aslında zor bir dönem yaşadıklarını anlatmak istiyorlar.

Yaşlanmayı etkileyen faktörler nelerdir?
Yaşlanmayı etkileyen faktörler çok yönlü; fiziksel, ruhsal ve sosyal yönler içeriyor kısacası multidisipliner bir yaklaşım gerekiyor bu döneme. Psikiyatri, Fizik Tedavi ve rehabilitasyon, Nöroloji, Üroloji, Ortopedi, Kadın Doğum, Onkoloji.....kısacası pediatri dışında tüm uzmanlık dallarının alanına giren yönleri var yaşlanmanın. Ama en önemlisi bireyin yaşlılık algısının düzeltilmesi, öz saygısının, günlük yaşam aktivitelerini yapacak bağımsızlığa erişebilmesi, toplumda bilgeliği ve tecrübesiyle saygı duyulacak bir konuma yükselebilmesi sanırım. Gittikçe yaşlanan bir toplum olarak toplumumuzdaki yaşlıların daha fazla saygı, daha kaliteli hizmet görmeleri, koruyucu hekimlik uygulamalarından daha fazla yararlanmaları gerekiyor.

Kaliteli yaşlanmak için neler yapmalıdır?
Kaliteli yaşlanmak yukarıda da belirttiğimiz gibi kişinin içinde bulunduğu dönemin özellikleriyle barışık olarak, ruhsal ve fiziksel fonksiyon kayıplarını en asgari düzeyde tutarak yaşlanması anlamına gelmelidir. Hep duyarız ya da görürüz, yurtdışından tur gruplarıyla tatile gelen gelişmiş ülke yaşlılarını. 80 yaşından sonra hobilerine zaman ayıran, yurtdışı seyahatlere çıkan, doktorları, hemşireleri, fizyoterapistleriyle seyahat eden mutlu yaşlılardır onlar ve hayal de değillerdir. Bizim hedefimiz de kendi yaşlılarımız için aynı şeyleri istemek olmalıdır.

Aile Hekimi olarak yaşlılara genel anlamda neler öneriyorsunuz?
Aile hekimleri olarak yaşlılara genel anlamda öncelikli olarak kronik hastalıklarının ve bu hastalıklar için kullanılan ilaçların özelliklerini anlatmaya, ilaç isimlerini öğretmeye çalışırız. Tansiyonu ya da şekeri neden düşürmek zorunda olduğumuzu, kilo kontrolünü, egzersizin önemini, sigara kullanımının zararlarını, kanser tarama testlerini, yapılması gereken aşılar hakkında bilgileri anlatmaya çalışırız. Uzmana sevk gerekçelerini açıklarız, tahlillerini yaparız, onlarla elimizden geldiğince ilgilenmeye çalışırız. Ancak mevcut aile hekimliği sisteminde aile hekimi başına düşen ortalama 3500-4000 hasta ile bu önerilerin tümünü anlatmak, benimsetmek ve geri bildirim almak oldukça zor oluyor, hastaların bilinçlendirilmesi ise daha fazla çaba ve zaman gerektiriyor.

Aile hekimliği sisteminde SGK kapsamında olmayan yeşil kartlı veya ücretli bireylerde durum nedir?
Aile hekimliği sisteminde kişi sosyal güvencesi olsun ya da olmasın birinci basamak sağlık hizmetinden yararlanır. Bağlı olduğu laboratuvarın kapasitesine göre bakılan genel tahlilleri ücretsizdir ve aile hekimi adına ayrılan laboratuvar ödeneğinden karşılanır. Yeşil kartlı ya da sosyal güvencesi olmayan bireylerden de ücret alınmaz. Ancak sorun hastanın tedavisi ve bakımı konusunda olmaktadır. Sosyal güvencesi olmayan yaşlıların ilaçlarını bizdeki numunelerden karşılama yoluna gitmekteyiz ki bu da özellikle kronik hastalıklarda yetersiz olmaktadır. Yaşlı sağlığı ve hastalıkları açısından Aile Hekimliği sisteminin daha çok desteklenmesi ve sistemin 'Yaşlı Dostu' bir sistem haline bir an önce getirilmesi gerekmektedir.

Yaşlılıkta Cinsellik

Cinsellik nedir?
Cinsellik insanoğlunun temel gereksinimlerinden biridir ve her yaşta farklı yaşanır. Zamanla her şey değişim göstermektedir. Geride bıraktığımız yıllar vücudumuzda da değişiklik meydana getirmektedir. Benzer şekilde cinsel gücümüzde de değişim olmakta. Siz eğer yetmişinde de 18 yaşındaki cinselliği arıyorsanız, maalesef bu mümkün değil. Sorun cinselliğin sadece dühul (koit) olarak algılanmasında.

Yaşlılıkta cinsellik devam eder mi? Etmeli mi?
Cinsellik ile fertilite (çoğalabilme yetisi) ayrı kavramlardır. Kadınlarda menapoz fertiliteyi ortadan kaldırırken erkeklerde böyle bir durum söz konusu değildir. Sonuçta değişerek de olsa her iki cinste de cinsellik devam eder. En başta söylediğim gibi temel ihtiyaç olduğu için mutlu olabilmek adına evet devam etmelidir.
Eskiden belirli bir yaşın üstündekiler cinsellikten bahsetmeye bile korkarlardı. Bu tamamen yanlış bir tutum. Sadece değişimi kabullenmek gerekir. Nasıl saçlarımız, tenimiz eskisi gibi değilse, yakını göremiyorsak; cinsel gücümüzde de bir azalma olacaktır. Bu yaşamın kuralı. Fakat cinsellik her yaşta bir şekilde devam eder.

Cinsel yetmezliğin yaşlılıkta tedavisi var mı?
Sadece yaşlılıkta değil her yaşta tedavisi mümkün. Önemli olan tedavi şeklini hastamızın kabul edip etmemesi veya kabullenmesi diyebilirim. Bazı durumlarda “mutluluk çubuğu” dediğimiz bir şekilde ameliyatla çözüm olabiliyor fakat hastalarımız bu yöntemi duyunca vazgeçiyorlar. Aslında çoğunun “mahalle baskısı” nedeniyle kabul etmediğini anlayabiliyorum.

Viagra türü ilaçları almanın bir zararı var mı?
Öncelikle hangi ilacı alırsanız alın mutlaka doktorunuza danışın. Kesinlikle eczaneden reçetesiz ilaç kullanmayın. Bu tür ilaçların kalp bozukluğu durumunda ve ilgili birtakım ilaçlarla birlikte kullanılması tehlikeli olabilir. Ürolog ve kalp doktoru ortak karar vermeli.

Cinsel gücü ölünceye kadar korumak mümkün mü?
Yaşadığımız sürece cinselliği korumak mümkündür. Yaşlılıkta cinsel yaşamdaki değişimin kişinin algısındaki değişime ve bu duruma adapte olamamasına bağlı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca aynı yaşlarda şeker, yüksek tansiyon ve kalp hastalıklarının daha fazla görülmesi de cinselliği azaltabiliyor. Sonuçta sağlıklı ve mutlu olabilirsek tüm bu hastalıkların olma şansıda azalacaktır. Sağlıklı yaşarsak sağlıklı bir yaşlı oluruz.

Bu tür sorunlarla hangi uzmanlık alanı ilgileniyor?
Yeni yapılan üniversite hastanemizde, Üroloji kliniğimizde hem kadın hem de erkeklerdeki her türden cinsel problemlerle ilgilenilmektedir. Genel anlamda yaşlılıkla “Geriatri” uzmanları ilgilenmekte ancak şehrimizde olmadığı için kalp ve dahiliye uzmanlarına gidilmelidir.
Celal Bayar Üniversite Hastanesi Üroloji Kliniğinde muayene olabilmek için 532 2838045 veya 0 236 444428-2823 nolu telefonlardan randevu alabilirsiniz.

Prof.Dr.Erol Özmen: Yaşlılar İlgi ve Güven Ortamı İster

Yaşlılıkta farklı bir ruh hali var mı?
İnsanın her döneminde farklı bir ruh hali olduğu gibi yaşlılıkta da her insanın yaşadığı bir ruh hali olur. Yaşlılıktaki ruh halini etkileyen en önemli konu bu dönemin o güne kadar yaşananların sorgulandığı bir dönem olmasıdır. Yaşanabilecekken yaşanamayanlar hatırlatır kendini. Yeniden yaşamanın özlemi ve keşkeler sarar insanı. Yaşlılar yaklaşmakta olan ve her insanın yaşayacağı ölüm korkusu ile baş etmek zorundadır. Bütün bunlar üzüntü, kırgınlık, hayal kırıklığı, çaresizlik, ümitsizlik gibi duyguların yaşanmasına neden olabilir.

Bu duyguları herkes yaşar mı?
Evet, bu duyguları şiddeti değişmek üzere herkes yaşar. Fakat toplumda yaygın olarak düşünülenin aksine bu duygular çok az yaşlıda özel yardım almayı gerektirecek düzeyde olur.

Toplum içinde yaşlılıkla ilgili birçok yanlış inanış var değil mi?
Gerçekten toplumun daha doğrusu gençlerin yaşlılıkla ve yaşlılar ile ilgili birçok yanlış inanışı vardır. Bu bakış açısının onların yaşlılara yaklaşımını da etkilediğinden dikkate alınması gerekmektedir. Toplum içinde yaşlıların tümünün mutsuz, yalnız, pasif, değişime kapalı, bakıma muhtaç, toplumdan soyutlanmış ve ölümü bekleyen insanlar olduklarına inanılır. Oysa bu düşünceler yaşlıların büyük bir kısmı için doğru değildir.

Yaşlılılığın yarattığı psikolojik sorunlarla nasıl baş edilebilir?Öncelikle bir psikiyatrik tedavi gerektirecek düzeyde sorun varsa bunun profesyonel bir yardımla çözüleceğini hatırlatmak isterim. Bunların en önemlisi de tıp dilinde demans olarak adlandırdığımız bunama halidir. Ciddi hafıza kaybı olanlarda demans olabileceği mutlaka akla gelmelidir. Bunun dışında yaşlılık dönemi ile ilgili ve belli oranda her insanın yaşadığı sorunlarla daha kolay baş etmek için bir şeyler önerebilirim.
İnsanın yaşamı boyunca yaptığı güzel şeyleri (dikkatinizi çekerim; büyük ya da önemli demiyorum) hatırlaması önemlidir. Yaptıklarını birileriyle paylaşması, bunun gurur ve kıvancını yaşaması psikolojik olarak insanı desteklemektedir. Hiçbir şeye yaramayan, boşa geçen bir ömür saplantısına takılmak ruh sağlığını çok olumsuz etkiler.
Yaşlının kendini güven içinde hissetmesinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Elbette. Kendini güven içinde hissedebileceği bir ortam yaratılmalıdır. Bu konuda eş, dost, akraba ve her türlü kuruma birçok görev düşmektedir. Gereksinimi olduğunda arayabileceği birilerinin olduğunu ve onların hiç yüksünmeden ellerinden geleni yapacaklarını düşünmek kişinin kendisini güven içinde hissetmesini sağlar.

Yaşlıların köşelerine çekilmeleri onların ruh sağlığını nasıl etkiler?
Yaşlının köşesine çekilmesi bizim hiç istemediğimiz bir şeydir. Yaşlıların fiziksel, sosyal ve ruhsal yetilerini en üst düzeyde kullanmaları sağlanmalıdır. Mümkün olduğunca sosyal ilişkilerini sürdürmeleri sağlanmalıdır. Sosyal ilişkilerini arttırmak için görme kusuru varsa bu düzeltilmeli, işitme sorunu varsa bu giderilmelidir. Yaşlının köşeye çekilmesi onlardaki “yük oluyorum”, “hiçbir işe yaramıyorum” ve “başkalarına muhtacım” duygularının artmasına yol açmaktadır.

Yaşlılar ile torunlar arasındaki ilişkiler hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Biraz iddialı olabilir ama insanoğlunun psikolojik olarak en doyumlu ilişkiler yaşadığı ilişkilerden birisi de dede/büyükanne – torun ilişkisidir. Bunun en üst düzeyde yaşanması sağlanmalıdır. Dedeler ve büyükanneler torunlarından mahrum bırakılmamalı, uzakta yaşanıyorsa en azından özel günler ve bayramlar atlanmamalı ve ziyaretler yapılmalıdır.