Sayfalar

16 Aralık 2010 Perşembe

VERTİGO-BAŞ DÖNMESİ

Sevgili Manisalı Hemşerilerim,
Tıp dilinde VERTİGO dediğimiz baş dönmesi olayı pek çok hastalıktan olabilir. Ani tansiyon düşmesi nedeniyle olan ve ardından bayılma ile sonuçlanabilen baş dönmesi farklı bir durumdur. Bu sırada gözlerde de bir kararma olur ve bu aslında gerçek bir baş dönmesi değildir. Bizim tıp dilinde bahsetmeye çalıştığımız baş dönmesinde ya siz dönersiniz; etrafınız duruyor gibidir, ya da siz duruyorsunuzdur, etrafınız dönüyordur. Bu hafta baş dönmesi konusunda bize bilgi verecek olan meslektaşım, üniversitemiz Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları uzmanı Prof.Dr.Asım Aslan hocamız. Kendisi vertigo-baş dönmesi ve bununla ilgili hastalıklar üzerinde ihtisaslaşmıştır. Değerli meslektaşıma verdiği bilgiler ve ayırdığı zaman için çok teşekkür ediyorum. Bu hafta ayrıca “kırmızı sütun”umuzda, baş dönmesi olan kişilerin bir doktora başvurmadan önce nelere dikkat etmesi gerektiği hakkında önemli bilgiler bulabileceksiniz.
Biz hekimler bir hasta ile karşılaştığımızda önce olayı anlamaya çalışırız. Bunun için bizce önemli gördüğümüz bazı sorular sorarız ve işin bu kısmına “anamnez” alma diyoruz. İşte bu kısımda hasta da hekim de çok sıkılır. Çünkü hastanın değer verdikleri ile bizim değer verdiğimiz şeyler farklılık gösterebilmektedir. Hasta illa ki daha önce kime gittiğini, mutlaka o doktorun adını, hatta onu tanıyıp tanımadığımızı merak eder ve bizler için “lüzumsuz” diyebileceğimiz ayrıntılara girer. Biz ise yoğun iş temposu içinde bir an önce ana temaya ulaşıp hastalık hakkında bir ipucu yakalamak peşindeyizdir.
Bu sıkıntılı kısım aslında 90 saniye içinde çözülüyor. Ben öğrencilerime hep söylerim; bırakın önce hasta istediklerini anlatsın, rahatlasın, müdahale etmeyiniz. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki hasta ortalama 90 saniye içinde tüm istediklerini anlatıyor. Eteğindekileri döküyor. Bizler o sırada içinden seçip, konuyla ilgili olanları alıp sonraki süre içinde onlarla ilgili ayrıntıya girmeliyiz. Ancak doktor-hasta ilişkisinde hastaya da bazı görevler düşüyor. Bir şikayetiniz olduğunda öncelikle kendinizi düşünün, gözlemleyin. Bu yakınmanız ne zamandan beri var, daha önce oldu mu? Herhangi bir ilaç veya tedavi yöntemi uyguladınız mı? Veya eşlik eden başka özel bir durum var mı? Aynı polisiye filmlerde polisin görgü tanığıyla yaptığı sohbet gibi… Sizin için önemli olmayan bir ayrıntı bizim için çok önemli olabilir. Aslında bu ilişkide bizim için diye bir şey yok. Bu çabaların hepsi sizi iyileştirmek, hastalığınızı tanıyıp onu en iyi tedavi etmek için yapılıyor. Unutmayın biz hekimlerin size yardım edebilmesi için önce sizin bize yardım etmeniz gerekli. Bu yardım da mevcut durumunuzu en iyi anlatarak sağlanıyor.
Bu hafta bu konuda sizler için bir kontrol listesi oluşturdum. Bundan sonra bazı hastalıklar hakkında bilgi verirken bu şekilde yardımcı bilgiler vermeye çalışacağım. Eğer baş dönmesi yakınmanız varsa, kırmızı sütunumuzda verdiğimiz soruları yanıtlamanız ve o şekilde doktorunuza gitmeniz sizi doğru yönlendirecek, doktorunuza yardımcı olmanızı sağlayacaktır. Böylece o da sizin hastalığınızı daha hızlı ve kolaylıkla tanıyıp tedavi edebilecektir.
Sağlıkta Gündem’i okuyun, sağlıklı yaşayın.

CBÜ Tıp Fakültesi Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr.Asım ASLAN: VERTİGO-BAŞDÖNMESİ

Vertigo nedir?
Vertigo tıp dilinde baş dönmesini tarif etmek için kullanılan bir terimdir. Kişinin kendisini veya etrafındaki cisimleri dönüyormuş gibi algılamasıdır. Çoğu kişi baş dönmesi deyince dengesizlik veya sersemlik hissini ifade etmektedir. Ancak bu şikayetler baş dönmesinden farklı durumlardır. Şunu da ifade etmek gerekir ki, vertigo bir hastalık olmayıp pek çok hastalıkta ortaya çıkabilen bir şikayettir.

Öyleyse vücudumuzda denge nasıl sağlanır?
Vertigonun neden meydana geldiğini anlamak için öncelikle dengenin nasıl sağlandığını anlamak gerekir. İnsan vücudunda dengenin kontrolünde 3 sistem görev alır: Gözler, kulaklar ve tüm kas-iskelet sistemi vasıtasıyla sinir sistemi. Bu 3 sistemin vücudun pozisyonu hakkında topladığı veriler beyinde işlenir ve kişinin pozisyonunu koruması için gerekli kasların kasılması sağlanarak denge kurulmaya çalışılır.

Vertigo nasıl gelişiyor? Neden olur?
Dengeyi sağlamada görevli 3 sistemin herhangi birisinde bir bozukluk olması durumunda beyine eksik veya fazla bilgi gideceğinden vertigo şikayeti ortaya çıkar. Bu 3 sistem içinde en büyük pay kulağa aittir. Pek çok kulak hastalığı vertigoya neden olabilir. Bu nedenle vertigosu olan kişide öncelikle kulaklardan incelemeye başlamak daha doğru bir yaklaşım olur.

Vertigoya eşlik eden belirti ve bulgular nelerdir?
Vertigonun süresi, ataklar halinde olup olmaması, baş hareketleriyle ortaya çıkıp çıkmaması vertigoya sebep olan hastalığın teşhisinin konmasında önemli ipuçları vermektedir.
Bunun yanı sıra eşlik eden şikayetlerin varlığı da tanıda önemlidir. Vertigoya eşlik eden pek çok şikayet vardır. En sık görülen şikayetler bulantı ve kusmadır. İşitme kaybı, uğultu, çınlama, kulakta dolgunluk gibi şikayetler kulak hastalığının neden olabileceğini düşündürür. Bunun dışında vertigosu olan kişide beraberinde konuşma güçlüğü, yürüme problemi gibi nörolojik şikayetlerin olması sinir sistemini ilgilendiren bir hastalıkla karşı karşıya olunduğunu akla getirir. Yine migren tipi başağrısı olan hastalarda vertigonun ortaya çıkabileceği de unutulmamalıdır.

Nasıl tanı koyuyorsunuz?
Vertigoya sebep olan hastalıkların ayırıcı tanısında yukarıda bahsettiğimiz eşlik eden şikayetlerin varlığı oldukça yönlendirici olmaktadır. Bunun dışında öncelikle iyi bir kulak, burun ve boğaz muayenesi gerekir. Fizik muayene esnasında yapılacak bazı basit testler de bize vertigoya neden olan hastalığın kulak kaynaklı bir hastalık mı, yoksa sinir sistemini ilgilendiren bir hastalık mı olduğu yönünde bilgi verebilir. Muayeneye destek olarak özellikle iç kulak fonksiyonlarının incelemeye yönelik işitme testleri ve elektrofizyolojik testler kullanılabilmektedir. Özellikle sinir sistemini ilgilendirdiğini düşündüren bulgular varsa bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans incelemesi gibi ek tetkikler de kullanılabilmektedir.

Araç tutması da bu hastalıkla ilgili bir durum mu?
Araç tutması da bir çeşit denge bozukluğudur. Ancak her vertigosu olanda araç tutması da olur gibi bir durum söz konusu değildir. Kişinin kulaktaki denge organının hareket esnasında gelen uyarıları algılarken görme sisteminin buna ayak uyduramamasından kaynaklanır. Otomobil, gemi, asansör gibi değişik araçlarda ortaya çıkabilir. Şikayetler kişi araca binip hareket başladıktan sonra ortaya çıkar. Bu hastalar zaten deneyimli oldukları için araç içinde taşıt tutmasını başlatabilecek kitap-gazete okuma, başı geriye çevirip bir şey alma veya konuşma gibi hareketlerden sakınırlar. Ayrıca araç içinde görüş alanının geniş olduğu ön kısımda oturmaları şikayetleri azaltır. Yine yolculuğa çıkmadan önce alınabilecek bazı ilaçlar faydalı olabilmektedir.

Vertigo başlangıç aşamasında ise nasıl bir tedavi tercih ediyorsunuz?
Şiddetli baş dönmesi atağı ile gelen hastada öncelikle santral sinir sistemi üzerinde etki göstererek gelen uyarıların şiddetini baskılamaya yönelik ve eşlik eden bulantı-kusmayı önlemeye yönelik ilaç tedavisi uygulanır. Mümkünse hasta daha az gürültülü ve ışık uyaranının az olduğu loş bir odaya alınarak sakinleştirilmeye çalışılır. Bu hastaların önemli bir kısmında teskin edici ilaçların da eklenmesi gerekebilir.

Nasıl tedavi edilir?
İlk atağı kontrol altına alınmış olan hastada neden yönelik yukarıda bahsedilen incelemeler yapıldıktan sonra uzun dönemli tedavilere başlanır. Bazı hastalar basit bazı vücut manevraları ile tedavi edilebilirken bazıları uzun süreli ilaç tedavisine alınır.

Hangi durumda ameliyat gerekiyor?
Vertigoya sebep olan hastalık bir tümör ise veya kronik bir kulak iltihabı ise bu durumda tedavi yöntemi bu hastalıklara yönelik cerrahi tedavidir. Bunun dışındaki nedenlerden kaynaklanan vertigo hastalarında ise vertigo ilaç tedavisiyle kontrol altına alınamıyor ve yaşam kalitesini tamamen bozarak kişiyi yatağa ve başkalarının yardımına bağımlı hale getiriyorsa, denge sinirinin kesilmesi gibi cerrahi işlemler uygulanabilir.

Vertigo tedavi edildikten sonra tekrar edebilir mi?
Baş dönmesine neden olan hastalığa bağlı olarak tedaviye rağmen tekrarlama gösteren hastalar olabilmektedir.

Vertigo tedavi edilmezse ne olur?
Vertigo kişinin yaşam kalitesi üzerine etkili olabilen bir hastalıktır. Yeterli kontrol sağlanamayan hastalarda kişi sosyal ortamlara girmekten kaçınmaya başlar. İşini olumsuz etkileyebilir. Tedirginlik ve güvensizlik gelişerek eve bağlı hale gelebilir. Hatta en ileri durumda başkalarının desteği olmadan yaşamını sürdüremez olur.

Vertigo hastaları nelere dikkat etmeli?
Vertigosu olan hastaların öncelikle vertigoyu ortaya çıkarabilecek ses ve ışık gibi uyaranlardan mümkün olduğunca uzak kalmaları önerilir. Her türlü stres faktörleri vertigoya sebep olan hastalıkta bu durumu tetikleyebilmektedir. Burada sadece üzüntü, kızgınlık, endişe gibi duygusal faktörler değil aşırı çalışma, yorgunluk gibi fiziksel faktörler de söz konusu olabilmektedir.

Vertigosu olanlara özel bir beslenme öneriniz var mı?
Vertigosu olan hastalar için özel bir beslenme uygulaması vertigoya sebep olan hastalığa bağlılık gösterir. Vertigo sebebi Meniere hastalığı denilen özel bir iç kulak hastalığı ise hastaların az tuzlu diyet uygulamaları, kafein içeren özellikle kahve, çikolata gibi yiyeceklerden uzak durmaları ve günde aldığı su miktarını da arttırması önerilir.

5 Aralık 2010 Pazar

YENİ REKTÖR, YENİ UMUT, YENİ HEDEF...


Sevgili Manisalı Hemşerilerim,
Bu hafta konuğum yine üniversitemiz Beyin Cerrahisi bölümünden, çok sevgili hocam Prof.Dr.Mehmet Selçuki! Kendisi özellikle çocuk sinir hastalıkları ve doğumsal anomaliler konusunda deneyimli bir hocamızdır. Gelecek haftalarda da kendisi ile diğer doğumsal beyin ve sinir hastalıkları ile ilgili söyleşilerimiz olacak.
Bu hafta nispeten daha sık görülen bir hastalık olan omurga dediğimiz bel kemiğinin, kuyruk sokumu üzerindeki kısmının tam kapanmaması olarak açıklayabileceğim “spina bifida” hastalığı.
Spina bifida, yeni doğanlarda gözlenen bir hastalık olup, omurilikte meydana gelen bir gelişim bozukluğudur. Hamileliğin ilk ayında oluşur. Sonradan meydana gelen bir hastalık değildir. Bazı kaynaklarda bel açıklığı olarak da geçer. Omurilikteki gelişim bozukluğu nedeniyle, omurilik görevini tam olarak yerine getiremez. Omurilikteki hasara bağlı olarak bazı organlar görevini tam olarak yerine getiremez. Spina bifidalı hastaların bir bölümü yürüyebilirken bir bölümü yürüyemez. İdrar ve dışkı kontrolünü sağlayan sinirler hasarlı olduğu için buna bağlı sekonder hastalıkların gelişmesi muhtemeldir.
Bu konuda sizler için internette bir araştırma yaptım. Çok sayıda web sayfası var ve konu ile ilgili bilgi alınabilecek dernek mevcut. Yeni doğan bebeğinizde bel bölgesinde bir değişiklik, olmaması gereken bir yapı, morluk, şişlik görüyorsanız hemen hocamıza danışınız. Hastalıkla ilgili bu haftaki söyleşimden umuyorum faydalanırsınız. Hocama katkıları için çok teşekkür ediyorum.
Bu hafta benim açımdan en önemli değişiklik üniversitemiz ile ilgiliydi. Rektörümüz değişti ve Prof.Dr.Mehmet Pakdemirli yeni rektörümüz olarak görevine başladı. Kendisine başarılar diliyorum. Üniversitemizi Manisa için büyük bir şans olarak görüyorum. Bu nedenle de üniversite Manisalıya, Manisalı da üniversiteye sahip çıkmalı. Üniversite ile özellikle sanayimiz arasında daha önce kurulan ilişkiler artırılmalı, geliştirilmeli. Bizler de üzerimize düşeni yapmalıyız.
Bu hafta dokunmak istediğim son konu yine Manisaspor!
Aslında fark ettiyseniz uzun süredir bu konu hakkında yazmıyordum. Baktım alınanlar oluyor, dedim ki sen bildiğin konuda yorum yap. Ama ben de bir Manisaspor taraftarıyım. Takımımız yenildiğinde üzülüyorum. Öyleyse yorum yapma hakkım doğuyor. Yaklaşık 10 yıldır hem doktor hem de üroloji uzmanı yetiştiren bir eğitimciyim. Aynı oyuncu, ligin en kuvvetli takımlarını hem de evinde yeniyor ama kalkıp kendi eş kuvvetindeki takımlara yeniliyor. Ben bunu kabul edemiyorum. Yöneticiler oyuncu transferi yaptılar, sahamız güzel, hoca yetersiz görüldü (ki bence de öyleydi) değiştirildi. Değişmeyen bir şey kaldı o da beyin, yani algı. Benim önerim takıma psikiyatri desteği ve eğitimi gerekiyor. Bu konuda gerek Akıl Hastalıkları hastanesi ve gerek üniversite psikiyatristlerinden destek alınabilir diye düşünüyorum.
Dün gece Barselona ile Real Madrid maçını izleme fırsatım oldu. Şunu anladım ki futbolda çok basit 3 kural var: Koşacaksın, top sana değil sen topa gideceksin ve topu ayağında tutmayacaksın. Ha çalışmak mı? Onu saymıyorum. Çalışmadan olan bir şey var mı yaşamda?
Sağlıkta Gündem’i okuyun, sağlıklı yaşayın.

CBÜ Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof.Dr.Mehmet Selçuki: Spina bifidalı hasta 48 saatte tedavi edilmelidir!

Konjenital Anomali ne demek?
Konjenital anomali, bebeğin anne karnında gelişmesi sırasında oluşan ve çocuk doğduğunda mevcut olan “gelişim kusuru” anlamına gelmektedir. Biz kendi aramızda bu terimi kullanıyor olmakla birlikte “doğumsal anomali” terimini de kulanmaktayız.

Sizin uzmanlık alanınız olan beyin cerrahisinde en sık görülen doğumsal bozukluklar nelerdir?
Beyin ve sinir cerrahisi alanından görülen konjenital anomalileri, anomalinin nerede görüldüğü ile ilgili olarak ayırmak uygun olur. Söz gelimi, omurilik ve beynin gelişmesi çok farklı ve önemli aşamaları kapsamaktadır. Omurilik gelişiminde önceleri bir tabaka halinde olan sinir dokusu daha sonra katlanarak kıvrılmakta ve orta hatta birleşerek bir boru oluşturmaktadır. Örneğin bu kapanmanın olamaması orta hat kapanma anomalileri gibi bir gurubun oluşmasına neden olur. Beyinin gelişimi sırasında görülen sorunlar da daha farklıdır.

İzninizle bugün sizinle Spina Bifida hakkında konuşmak istiyorum. Spina Bifida neden olur?
Spina bifida, omurgaların ayrık olması ve arka ortada birleşmemiş olması anlamına gelir. Spina bifidanın oluşmasında birçok farklı neden vardır, ancak bu nedenlerden hangisinin esas suçlu olduğu henüz belirlenememiştir. Bilinen en önemli suçlu, folik asit yetersizliğidir. Folik asit bir tür B vitaminidir ve yeşil yapraklı bitkilerin yapraklarında bulunur. Yapraklarda bulunuyor olması nedeni ile yaprak anlamına gelen “folia” bu maddeye ismini vermiştir. Folik asit denildiği gibi folat adı da kullanılmaktadır. Ayrıca, hamilelik sırasında maruz kalınan röntgen ışınları, kullanılan bazı ilaçların da spina bifidaya neden olduğunu bilmekteyiz. Burada özellikle belirtilmesi gereken önemli husus, spina bifida ile ilgili gelişim kusurunun hamileliğin 28. gününde oluştuğunun bilinmesidir. Yani bebekte spina bifida oluştuğunda, nerdeyse anne hamile olduğunu bile daha farkında değildir. Bu nedenle hamile kalma olasılığı olan kadınların bu konuda dikkatli olmaları ve sanki her an hamileymiş gibi önlem almaları uygun bir davranış olacaktır.

Genetik mi?
Genetik mi, sorusuna yanıt verirken eğer hücre içindeki genlerle ve DNA ile ilişki var mı diye soruluyorsa, tabii bir ilişki var demek gerekir. Ama soru esas olarak bu gelişim kusurunun kalıtsal olup olmadığı ise, kalıtsal olmadığını söylemek mümkündür. Spina bifidalı bazı aileler vardır. Bizler de bu tip aileleri izlemekte ve genetik haritalar çıkararak sorunun kaynağına inmek üzere çalışmalar yapmaktayız. Birinci bebekte spina bifida var ise, aynı ailenin ikinci bebekteki kötü şansı 30/1000 olmaktadır. Halbuki normal toplumda bu tip sorunların ortaya çıkma yüzdesi 1/1000 civarındadır. Spina bifidalı bir annenin aynı tip sorunlu bir bebeğe sahip olma olasılığı da yine 30/1000 civarındadır. Bu sonuçlara çerçevesinde bir kalıtımdan söz etmek mümkün olabilir.

Spina bifidalı bebekte ne yapılmalıdır, bulgular nelerdir?
Spina bifidayı, görünen yarası olanlar ve farklı belirtileri olanlar olarak ikiye ayırmak doğru olur. Zira her ikisinde de yapılması gereken işlemler farklı farklıdır. Eğer açıkta bir yara var ise bunun üzerinin hemen örtülmesi, bir sağlık kuruluşuna başvurulması ve daha sonra mümkün olan en kısa zamanda cerrahi girişimin yapılabileceği bir sağlık kuruluşuna gidilmesi gerekir. Eğer ciltte yara yok ama, gamze, kızarıklık, kıllanma gibi belirtiler var ise, bu takdirde olay acil olmamakla birlikte fazla uzatmadan cerrahi girişimin yapılabileceği bir sağlık kuruluşuna gidilmesi uygun olur. Ciltte açıklık ve yara olmaması, hasta yakınlarının rehavete kapılmalarına neden olmamalıdır. Zira ciltte bu tip belirtilerin olması, omurilik gelişiminde bir sorun olduğunun ipucudur ve mutlaka araştırılması, gerekiyorsa da, hiçbir sorun varmış gibi görünmemesine rağmen gerekli cerrahi girişim yapılmalıdır.

Spina bifida ile doğan bir bebeğin yaşamı boyunca karşılaşabileceği sorunlar nelerdir?
Bu sorunlar çok çeşitli ve spina bifidanın ciddiyeti ile doğrudan ilişkili sorunlardır. Eğer ağır bir spina bifida, myelomeningosel gibi bir gelişim kusuru ile sonuçlanmış ise bu bebeğin yürümesi, yaranın olduğu yerin alt tarafını idare edebilmesi, idrar ve büyük abdestini tutabilmesi ile ilgili önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır. İdrar sorunları eğer layıkı ile eğilinmez ise böbreklerin zarar görmesine kadar varan bir sorunlar yumağı oluşturabilir. Bu nedenle bu tip hastaların ele alınmasında her ne kadar beyin cerrahi uzmanı öncelikle işin içinde gibi görünüyorsa da, üroloji uzmanı, ortopedi uzmanı, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanlarından oluşan bir ekibin birlikte hareket ettiği bir ekip tarafından ele alınması hem gerekli hem de önemlidir.

Hastalık tek bir tip mi?
Hastalık doğal olarak gelişim kusurunun derecesi ile ilgili olarak bir çok tiplere ayrılıyor. Biraz önce de sözünü etmeye çalıştığım gibi açık olup görünen tipi olduğu gibi, kapalı olup bazı ipuçlarından kuşkulanarak araştırmamız gereken tipi de mevcut.

Önlenebilir mi?
Folik asid (folat) ilaçlarının spina bifidayı %72 nisbetinde önlediği bilinmektedir. Ancak, bebekte böyle bir sorunu olmaması çok önemli olduğundan, sadece folat alınarak, yeterli önlemin alındığını düşünmek doğru olmaz. Folat tabii alınmalı ancak, hamilelik sırasında ultrasonografi ile bebeğin gelişimi izlenerek bir sorun olup olmadığı araştırılmalıdır. Birinci bebekte sorun olduğunda ikinci bebek için bu tip önlemler daha kolay akla gelmekle birlikte, birinci bebek, böyle bir sorun düşünülmediği için biraz daha tehlike altındadır. O nedenle tüm hamileliklerin yakından izlenmesi ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Hekiminin özellikle spina bifida yönünden bebeği ultrasonografi ile izlemesi gerekmektedir.

Gebelik esnasında fark edilebilir mi?
Evet, spina bifida, eğer bir kese içeriyor ise ki buna myelomeningosel diyoruz, gebelik sırasında ultrasonografi ile fark edilebilir. Ancak fark edilebilmesi için önce böyle sorunun olabileceğinin düşünülmesi ve özel olarak araştırılması gerekmektedir.

Gebelikte dikkat edilmesi gereken önlemler var mı?
Gebelikte dikkat edilmesi gereken hususlar, hamileyi izleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı tarafından kendisine belirtilir. Doğal olarak, sigara ve alkolün gelişmekte olan bebek üzerinde olumsuz etkisi vardır. Alkolün spina bifida oluşturduğunu biz, tavuk yumurtasında yaptığımız embriyo deneylerinde göstermiştik.

Akraba evlilikleri Spina bifida oluşumunu arttırıyor mu?
Akraba evliliği ile spina bifida arasında doğrudan bir bağlantı yoktur. Ancak akraba evliliği, başka nedenlerden dolayı genetik olarak tehlikeli bir birleşme olduğunda mümkün olduğu kadar yapılmamalıdır. Bir istisna olarak, spina bifidalı iki kişinin evlenmesi, genetik yükü arttıracağından bebeğin hamilelik sırasında daha yakından ve dikkatle izlenmesi gerekli olur.

Nasıl tedavi ediyorsunuz?
Aslında spina bifidanın tedavisi yoktur. Yapına girişimler, açıkta bunan ve dış ortam ile ilişkili omuriliğin olması gerektiği yere yerleştirilmesi ve orada gelişmesine devam etmesinin sağlanmasından ibarettir. Eğer yapılmaz ise, hastanın enfeksiyon ve menenjitten kaybedilme tehlikesi çok büyüktür.
Açık spina bifidaların mümkün olduğunda çabuk, en geç doğumu takip eden 48 saat içinde bize ulaşması gereklidir. Erken müdahale her zaman daha yararlı ve olumlu sonuçlar vermektedir.
Hastanın ameliyat sonrasında sakat kalması diye bir durum söz konusu değildir. Şimdiye kadar yaptığımız girişimlerde, hasta bize nasıl geldi ise ek bir sorun oluşmadan aynı durum içerisinde hastaneden gönderdik. Ancak, eğer kuvvet kaybı var ve bacaklarda hareketsizlik söz konusu ise ameliyat bacakların tekrar oynamasını sağlamaz ama hastanın mikrop kaparak menenjitten ölmesini engelleyebilir.

3 Aralık 2010 Cuma

24 Kasım 2010 Tarihli Sağlıkta Gündem: Bel Kayması-Spondilolistezis

Sevgili Manisalı Hemşerilerim,
Geçen hafta Kurban Bayramı tatili nedeniyle sizlerle birlikte olamadık. Umuyorum bayramınız iyi geçmiştir. Kurbanlarınız kesilmiş, akrabalar ziyaret edilmiş ve büyüklerin elleri öpülmüştür.
Çocukluğumdan kalan en güzel hatıralar hep bayramlara ait. Ben maalesef bu bayramda da tatile çıktım. Maalesef diyorum çünkü örflerimizi, geleneklerimizi yaşamadığım, çocuğuma, yeğenlerime, kuzenlerime yaşatamadığım için üzüldüm gerçekten. Ama yakınlarıma söyledim, bana bu bayramda da izin verin. Babacığımı kaybettikten sonra, henüz onsuz bir Kurban Bayramına gönlüm hazır değildi. Bu nedenle Kurban Bayramı adeti olmayan bir yere kaçtım.
Bu haftaki konuğum üniversitemizin Beyin Cerrahlarından Doç.Dr.Cüneyt Temiz. Kendisi bel kaymaları, bel fıtıkları konusunda uzmandır. Yıllardır Manisamıza hizmet veren uzmanlarımızdan. Kendisiyle bel kayması konusunda görüştüm. Verdiği değerli bilgiler için çok teşekkür ederim.
Geçen haftalarda da bel fıtığı hakkında söyleşimiz oldu hatırlarsanız. Bu konu istismara çok açık olan bir konu. Dışarıda atçısı, otçusu ehliyet sahibi olmayan pek çok kişi rahatsızlığı olanları tedavi etmeye kalkıyor. Bazılarımızda çözüm buluyor bu yöntemlerden, bunu da biliyorum. Ama bakınız biz tüm bel ağrılarına, kas tutulmalarına, kramplara “bel fıtığım var” diyoruz. Bir defa eğer gerçekten bel fıtığınız varsa, bu tomografi gibi tanı yöntemleri ile kesin ise ve ayrıca sinirlere bası yapıyor yani his ve güç kaybı yapıyorsa; bu ancak ameliyatla düzeltilebilir. Bu haftaki konumuzda da Cüneyt hocamızın anlattığı bel kayması varsa söyleşimizde okuyabilirsiniz. Fakat bazılarımızda bel ağrıları oluyor ve bu genelde kas kramplarına bağlı gelişiyor. İşte o zaman ovma, çekme, kaplıca gibi yöntemler faydalı olabiliyor. Bunlar yerine de Ağrı Polikliniğinde yaptıracağınız “kuru iğne” tedavisi hem daha hızlı hem daha çabuk ve de risksiz bir yöntem. Bunu da sizlere 3 Kasım tarihli yazımızda anlatmıştım. Bel, boyun,omur ağrıları ile ilgili benim sizlere kısaca aktaracaklarım şimdilik bu kadar.
Peki bu tür hastalıklardan nasıl korunabiliriz?
Her zaman anlatmaya çalıştığım gibi yine sağlıklı beslenme ve yaşama alışkanlıkları ile mümkün. Öncelikle uzun boylu ve göbekli olmak önemli bir risk faktörüdür. Bu nedenle ister kanser olsun ister bel fıtığı olsun ilk kural: ideal kiloda olmak. Bunu sağlayabilmenin yegane yolu da sağlıklı beslenmek. Bakınız diyet yapmaktan bahsetmiyorum. Kibrit kutusu peynir de değil anlatmak istediğim. Doğal, sağlıklı beslenmek ve yaşamaktan bahsediyorum. Pakete veya kutuya girmiş şeylerden uzak duracağız. Katı yağlardan kaçınacağız. Eğer özel bir rahatsızlığınız yoksa az miktarda tereyağ tüketebilirsiniz. Hergün bir dilim ekmeğe sürülmüş bir miktar tereyağın, sağlıklı bir kişiye zarar vereceğini düşünmüyorum. Bildiğiniz gibi gün aşırı yumurta yemenin de zararlı olmadığını söylüyor uzmanlarımız artık. Eğer yazılarımı takip ederseniz sizlere her hafta sağlıklı beslenme ve yaşama ile ilgili önerilerimi bulabilirsiniz.
Sonuçta Sağlıkta Gündem’i okuyun, sağlıklı yaşayın.