Sayfalar

27 Ağustos 2010 Cuma

Akut Pankreatit (Pankreas İltihabı)

Sevgili Manisalı Hemşerilerim,
Bu hafta sizlere pankreas bezinin akut, ani iltihabı hakkında bilgi vermeye çalışacağım. Bildiğiniz gibi pankreas mide, dalak ve barsaklarımızın arasında duran bir organdır. Daha önce bu organın kanseri hakkında bilgi vermiştim ve çok tehlikeli olduğunu söylemiştik. Akut iltihabi hastalığı da oldukça riskli bir durumdur. Hastanın yatırılması ve dikkatli tedavi edilmesi gerekir. Malesef önemli bir organ ve hastalıkları da oldukça tehlikeli. Bir diğer önemli ve riskli bir hastalık olan Şeker Hastalığı da bu organın eksik hormon salgılaması sonucu olmaktadır ve bu hastalık hakkında da yakında yazı yazacağım.
Bu organ “Gastrointestinal Sistem” organıdır ve bu nedenle ameliyat dışındaki hastalıkları ile “Gastroenteroloji” bölümü ilgilenmektedir. Üniversitemizden sevgili arkadaşım Doç.Dr.Ender Ellidokuz konuyla ilgili sorularımı sizler için yanıtladı. Bu arada kendisi de Manisa kökenlidir. Bazı durumlarda iltihabi hastalıkta da ameliyat gerekebilmektedir. İşte bu konuda da yine üniversitemizden Genel Cerrahi uzmanı ve pankreas ameliyatlarında ihtisaslaşmış Doç.Dr.Yavuz Kaya bilgi verdi. Her iki meslektaşıma da çok teşekkür ederim. Umarım faydalanırsınız.
Bu hafta size sağlık dışında gibi görünen ancak sağlığımızı ciddi şekilde tehdit eden 2 konudan bahsetmek istiyorum. Birincisi resmi dairelerde iş yapmak zorunda olma durumu! Bu yazıyı az daha yetiştiremeyecektim. Çünkü dün evime su ve elektrik bağlatmak için tedaş ve su işlerine gittim. Halkla ilişkiler bölümünden gereken evrakların listesini aldım ve bunları tamamlamak için belediye binasına gittim. Ben gittim sakın siz gitmeyin… Aynı kat içerisinde yan yana veya bir öte masada oturan tam 8 ayrı görevliye 26 kez ayrı zamanlarda uğramak zorunda kaldım ki bunun adına mekik dokumak denir. Vezneye para ödüyorum, ardından makbuzu diğer bölümdekine götürüyorum o bakıyor şuna imzalat getir diyor, o hiç okumadan bakmadan imzalıyor, yeniden vezneye götürüyorum falan filan. En son veznedeki gittiği için arka masada oturana soruyorum “siz mi imzalayacaksınız?” diye; o diğer arkadaşına sesleniyor “sen imzalasana” şeklinde, o üflüyor, ben “biraz önce bu makbuzu zaten yan vezneden aldım ne diye gidip tekrar imza için geliyorum ki?” diye sorduğumda da tüm evrakları elime geri verip “git o zaman bakalım oluyor mu?” diyor. Neyse büyüklük ben de kalıyor, sesimi çıkarmıyorum ama sıcak bir yandan, sinir diğer yandan, oruç öte yandan geriyor da geriyor. İşte bu yüzden sağlığı yerinde olmayanlara, kalp ve şeker gibi önemli hastalığı olanlara resmi daire işlerini kendi başlarına yapmamalarını öneriyorum.
Aslında tüm bu yaşananlarda kişisel olarak ne oradaki arkadaşın, ne de oradaki amirlerin ve ne de başkanın suçu yok. Suç bizde sevgili hemşerilerim, yani halkta. Biz oy verirken “arkadaş sen bu kırtasiyeyi, bürokrasiyi azaltacak mısın, şu işleri kolaylaştıracak mısın?” diye sormuyoruz ki… İstemediğimiz bir şeyi kim niye versin ki bizlere? Velhasıl bu sıcaklarda siz siz olun bu tür durumlardan uzak durun. Bırakın olduğu gibi; nasılsa af çıkar sonra havalar serinleyince halledersiniz.
Özellikle bu yıl sağlığımızı bozacak gibi görünen bir başka konu da spor gibi geliyor bana. Allahtan ben hiç olmazsa Fenerbahçeliyim’de; o yüzden biraz kurtaracak gibi duruyorum. Belki Beşiktaşlılarda Q7, G10 derken ilk yarı sonuna kadar idare eder kanaatindeyim. Ama sadece Manisasporu veya Galatasaray’ı tutanlara Allah bu yıl bol sabır versin. Hele hele iki takımı birden tutanlar varsa işte onlar kalp spazmına çok dikkat etsinler. Ben futboldan çok anlamam ama yerel kulüplerde yöneticiler olsun, yıllardır bu konuyla ilgilenenler olsun konuştuğum tecrübeli arkadaşlarımın hepsi bu yılı çok riskli görüyorlar. Çünkü bu yıl hazır düşecek Ankaraspor’da yok. Takımda savaşacak, yırtıcı ve her gelen topa hızla basacak bir ön libero eksiği olduğu da yapılan öneriler arasında. Benden hatırlatması.
Sıcaklara dikkat ediniz ve gerekli değilse sıcakta dolaşmayınız. Ayrıca oruç tutanlar gece boyunca bol bol su tüketsin ve mutlaka sahura kalkıp su içiniz.
Manisada Gündemi okuyun sağlıklı yaşayın.

AKUT PANKREATİT GEÇİREN HASTADA BESLENME ÖNERİLERİ:

•Hasta azar azar ve sık beslenir.
•Şişmansa düşük kalori verilir.
•Protein orta derecede verilir.
•Enerjinin çoğu karbonhidratlardan sağlanır.
•Yağlar azaltılır. Kolesterollü yiyecekler sınırlandırılır.
•A ve C vitaminleri bol verilir.
•Kabızlık varsa bol posalı yiyecekler verilir.
•Bol sıvı önerilir.
•Gaz yapıcı yiyecekler, kızartmalar, alkol yasaklanır.
•Yumurta ve yumurtalı yiyecekler yasaklanır.
•Yağlı yemekler, soslar, pastalar, tahin, tahin helvası verilmez.

ÖRNEK YEMEK LİSTESİ
SABAH:
Çay (şekerli)
1 kibrit kutusu yağsız beyaz peynir
Reçel, bal, pekmez, marmelat
Ekmek

ÖĞLE:
1 yumurta büyüklüğünde ızgara tavuk (30 gram)
Haşlama patates
Yağsız sebze yemeği
1 çay bardağı yoğurt (kaymaksız)
Salata (yağsız)
Ekmek

AKŞAM:
1 yumurta büyüklüğünde yağsız balık eti (30 gram)
Haşlama patates
Salata (yağsız)
Yağsız sebze yemeği
Komposto, pelte, muhallebi, sütlaç
Ekmek

ARALARDA: Meyve, komposto, limonata, yağsız kek, sütlü tatlılar verilebilir.

CBÜ Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç.Dr.Ender ELLİDOKUZ: Pankreas İltihabı Önemli Bir Hastalıktır!

Pankreas nedir?
Türkçe de “uykuluk” (karın tükürük bezi) olarak adlandırılmaktadır. Midenin arkasında bulunan, boşaltıcı kanallarıyla on iki parmak bağırsağına bağlı, iç ve dış salgıları olan iri bir bezdir.

Ne işe yarar?
Dış salgıları, yağ, protein ve karbonhidratların parçalaması için gereken enzimleri bağırsağa boşaltarak, sindirime yardımcı olur. İç salgılarından en önemlisi, kanda şeker oranını ayarlayan, birçok hücre için büyüme faktörü olarak görev yapan, protein yapılı bir hormon olan “insülin” dir.

Akut pankreatit nedir?
Pankreas bezinde ani oluşan, mikrobik olmayan ve iyileştiğinde bezin tamamen normale döndüğü, iltihabi bir hastalığıdır. Pankreas bezinden salgılanan dış salgıların pankreas ve çevredeki dokularda bir iç yanık oluşturması söz konusudur.

Neden olur?
En sık alkol ve safra yollarındaki taşlar bu duruma yol açar.

Tedavisi nedir?
Tedavisi hastanede yatarak uygulanan tıbbi tedavi ile sağlanmaktadır. Bunun ana prensibi ise ağızdan beslenmenin kesilmesi, damardan bol sıvı ve elektrolit verilmesine dayanır. Tıbbi olarak çoğunluğu düzelir. Ancak bazen ağır seyredip, diğer organları da etkileyerek ölümcül olabilir. Safra yollarındaki taşların pankreatit oluşmadan ERCP denilen endoskopik yöntemle çıkarılması pankreatit gelişme riskini yok eder.

Hangi hastaları cerrahiye yönlendiriyorsunuz?
Pankreatit tedavisinde cerrahinin yeri çok kısıtlıdır. Ancak pankreas apsesi gibi ölümcül riskler oluştuğunda cerrahi düşünülür.

26 Ağustos 2010 Perşembe

CBÜ Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç.Dr.Yavuz KAYA: Akut Pankreatit'in En Önemli Nedenlerinden Biri Alkoldür!

Akut pankreatit olan hastaları nasıl tedavi ediyorsunuz?
Akut pankreatitin tedavisinde başarının öncelikli koşulu pankreatitin şiddetinin derecelendirilmesidir. Bu dereceleme ile hastaları ılımlı veya ağır akut pankreatit olarak ayırabiliriz. Ağır akut pankreatit gurubu hastaların yaklaşık %20-30 kadarını oluşturur. Ilımlı akut pankreatit hastalarında yatak istirahati, ağızdan beslenmenin kesilerek pankreasın dinlenmeye alınması ve beslenme ihtiyacı için damardan serum ve beslenme sıvılarının verilmesi temel ilkelerdir. Bu yaklaşımla ılımlı akut pankreatit hastaları 1-2 hafta içerisinde iyileşir. Ağır akut pankreatit hastalarında tedavinin gidişatını belirleyecek olan ortaya çıkacak pankreas dışındaki organ yetmezlikleri ve metabolik sorunlardır. Bu hastalarda yukarıdaki tedavi yaklaşımına ek olarak çeşitli ilaçlar ve farklı serumlar tedaviye eklenir. Ortaya çıkan sorunlara yönelik farklı tedavi şekilleri uygulanır. Bunlar arasında cerrahi girişimden dializ yöntemlerine kadar değişen farklı tedaviler yer alır. Tüm akut pankreatitli hastalarda pankreatitin nedeni belirlenerek pankreatitin tekrarlamasını önlemek için nedene yönelik tedavilerin de mutlaka yapılması gerekir.

Hangi durumlarda ameliyat öneriyorsunuz?
Akut pankreatitin kendisi ameliyat gerektiren bir durum değildir. Ancak, hastalığın seyri sırasında özellikle ağır akut pankreatit hastalarında ortaya çıkan sorunlara yönelik ve hastalığa yol açan nedenlere yönelik ameliyatların yapılması gerekebilir. Bazen her türlü ilaç tedavisine rağmen durumu düzelmeyen hastalarda son çare olarak organ yetmezliklerine ve metabolik sorunlara neden olan ölü pankreas dokularını vücuttan uzaklaştırmak için ameliyat gerekli olabilir.
Yaşamı tehdit eden bir durum mu?
Her türlü tedaviye rağmen ağır akut pankreatit hastalarının yaklaşık %5-20 sini hayata döndürmek mümkün olmayabilir. Bu durum, tüm akut pankreatitli hastaların %1-10arasında hayatını kaybetme riskinin varlığı demektir.

Bildiğimiz kadarıyla alkol alımı önemli bir faktör, tedavi sonrası mutlaka bırakılmalı mı?
Akut pankreatitin tedavisinin tamamlanabilmesi için hastalığın tekrarını engellemek gerekir. Bu nedenle akut pankreatite yol açan sebep ortadan kaldırılmalıdır. Ülkemizde safra taşları ve alkol alımı en önemli akut pankreatit nedenleridir. Safra taşları ameliyatla ve/veya endoskopik ve laparoskopik yöntemlerle çıkarılmalıdır. Aynı şekilde eğer akut pankreatitin sebebi alkol ise alkol alımı mutlaka bırakılmalıdır.

Alınan alkol miktarını veya oranını azaltmak çözüm mü?
Elbette alkolün ne kadar alındığına göre akut pankreatit riski değişir, ancak, alkolü az almakla akut pankreatit olma riskini tamamen ortadan kaldıramazsınız. Bu nedenle alkol alımı bir alışkanlık halinde olmamalıdır.

Risk grubundaki hastalara önerileriniz nelerdir?
Ülkemizde en sık akut pankreatit nedenlerinin safra taşları ve alkol kullanımı olduğu düşünülürse, safra taşı bulunan veya alkol alışkanlığı bulunanların en kısa zamanda gerekli tedavilerine başlamaları hayati önem arzeder.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

RAMAZANDA SAĞLIKLI BESLENME

Sevgili Manisalı hemşerilerim,
En sevdiğim aylardan Ramazan ayının ilk günündeyiz. Belki de o mutlu, keyifli geçen çocukluk günlerimi hatırlattığı için ramazanı çok severim. Ben bir tur bitiriyorum, çocukluğumda da ramazan yaz tatillerine denk gelir, sahurlara kadar oturulur sohbetler edilirdi. Veya biraz yeni yetmeler bu bahaneyle sahura kadar dışarıda, kahvede arkadaşlarımızla yarenlik edebilirdik. Şimdi gençleri, çocukları gördükçe kıskanıyorum. Keşke ben de çalışmasam da sabahlara kadar otursam, Ramazanı doya doya yaşasam diyorum.
Akşam ezanından önce o güzelim pide kokuları sokaklara yayılır, insanlar daha kalabalık sofralar kurarlar, akrabalar görülür, yemekler paylaşılır, ne kadar güzel şeylerdi onlar… Top patlamadan önce sokaklarda tatlı bir telaş olurdu.
Maalesef o pide kokularını duymaz oldum, kalabalık sofraları görmez oldum. Gelişmiş toplum olduk ama değerlerimizi yitiriyoruz gibi geliyor bana. İftar öncesi insanlar kırmızı ışıkta ben önce geçeceğim kavgası eder oldu.
Neyse biraz dertleşelim dedim. Şimdi asıl konumuza dönelim. Ramazan ayının en önemli konularından biri de sağlıklı beslenmedir. Ramazan’da açlığa karşı vücut yağlarını daha etkin olarak kullanır. Bunun sonucunda da bazal metabolizma yavaşlar. Bu sebeple Ramazan dışındaki diyeti taklit etmeli ve aşırılıklardan kaçınılmalıdır. Fazla kilolu kişiler için Ramazan eşsiz bir fırsattır. Hafif fizik aktivite ile zenginleştirilmiş, doktor gözetiminde dengeli bir diyet, Ramazan’da yaşam şeklini değiştirmek için uygun ortamı hazırlar. Bende sizler için üniversite hastanesi diyetisyeni Hale Aslantaş ile görüştüm. Sizler için yaptığım söyleşi ve verdiği değerli bilgiler umarım faydalı olur.
Ben de sizlere bazı deneyimlerimi aktarmak istiyorum. Öncelikle Sahur mutlaka yapılmalı ve atlanmamalı. İftarda ise önce bir bardak su ile yemeğe başlanmalı ve bir kase çorba gibi hafif ve sıvı besin alınmalı. Bu bir bardak ayran da olabilir. Ardından mümkünse yemeğe ara verilmeli. En azında 5-10 dakika verilecek ara daha çabuk doymanıza yardımcı olacaktır. Eğer bunu yapamıyorsanız o sırada salata yiyebilirsiniz. İftardan 1-2 saat sonra bir tatlı veya meyve ile ara öğün bir de yatmadan önce hafif bir ara öğün yapılabilir. Özellikle sahurda kahve, kola gibi kafeinli içeceklerden uzak durulmalı. Bunlar idrar söktürücü olduğu için gün içinde susuz kalmanıza yol açabilir.
Kan şekerinin hızlı yükselmesine neden olmayacak, uzun sürede sindirilecek, tokluk hissini uzun tutacak karbonhidratlar, posadan zengin besinler; kepekli ekmek, baklagiller, sebze ve meyveler tercih edilmeli. Bu arada çok fazla hurma yemenizi de önermiyorum. Evet haklısınız, eskiler hurma ile oruç açarlarmış ama bizim gibi ardından çok fazla yemek yemezlermiş ki! Sizde sadece 3-4 hurma ile iftar yapacaksanız o başka. Ayrıca niye hurma yeriz ki? Bizim mis gibi incirimiz, cevizimiz, bademimiz, kuru kayısımız varken. Bence başka yiyecek aramaya gerek yok.
Son önerim de hastalara. Lütfen doktorunuza danışmadan, kontrollerinizi yaptırmadan oruç tutmayınız. Özellikle bu mevsimde oruç tutmak özellikle tansiyon ve kalp hastaları için çok tehlikeli olabilir. Şimdi bazılarımız “insanlar farklı ülkelerde, daha sıcak havada oruç tutmuyorlar mı?” diye sorabilir. Evet tutuyorlar ama iki konuyu gözden kaçırmayın: Birincisi onlar hep o iklimde yaşıyorlar, ikincisi ise o iklimde gündüzleri genelde tatil oluyor ve sıcakta kapalı mekanlarda yaşıyorlar, daha çok sıcaklığın azaldığı saatlerde çalışıyorlar.
İyi bir Ramazan geçirmenizi dilerim.
Bu arada sporcularında özellikle maç günleri beslenmelerine çok dikkat etmeleri gerekiyor. Bunun için beslenme ve metabolizma uzmanlarından destek almaları gerekir. Alıyorlar mı bilmiyorum. Aslında bu hafta da traş oldum ve Manisasporla ilgili yeni yorumlarım var ama o da haftaya, ilk maçtan sonraya kalsın bakalım.
Sağlıkta Gündemi okuyun sağlıklı yaşayın.

CBÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Diyetisyeni Hale Aslantaş: RAMAZANDA BESLENMENİZE DİKKAT EDİNİZ!

Beslenme açısından Ramazan'da nelere dikkat etmeliyiz?
Ramazan ayının gelişi ile her evde ayrı bir telaş başlar. Haftalar öncesinden hazırlıklar yapılır. Ramazana özel tatlılar yemekler hazırlanır. Fakat bu kadar özenle hazırladığımız yemekler sağlığımızı bozabilir. Ramazan ayında, oruç tutan kişilerin mide ve sindirim sistemi farklı çalışmaya başlar, bu nedenle yemek yerken birçok şeye dikkat etmek gerekir.
12 saat boyunca aç kalmış olan mideye aniden yüklenmek sindirim sorunları yaratabilir. Çorba gibi hafif yiyeceklerle orucu açmak ve ana yemeğe geçmeden 10 dakika kadar beklemek fazla yemeği engelleyecektir.
Ramazan ayı süresince yapılan başlıca beslenme hatalarından biri de az meyve yemektir. Günde en az 2 porsiyon meyveyi çiğ ya da komposto olarak tüketin.
Ramazan ayında uzun süreli açlık sonunda kan şekerinin düşmesi sonucu çoğu kez hızlı ve fazla miktarda besin tüketilir. Hızlı besin tüketimi mide asidinin yemek borusuna kaçması olarak tanımlanan reflüye ve kabızlık gibi sağlık problemlerine neden olabilir. Reflüyü önlemek için kahve, kakao, çikolata gibi aşırı kafein alımından kaçınmak, yağlı yiyeceklerden uzak durmak ve yemeği yer yemez yatmamak gerekir. Bunun dışında kabızlık problemi çekenler için posalı besinlerin daha fazla tüketilmesi önerilir. Bunun için de meyve ve sebze tüketiminin artırılması, ekmek olarak kepek veya çavdar ekmeğinin kullanılması ve özellikle su tüketiminin artırılması gerekir.
İftar sırasında yemekle birlikte çay ve kahve içmek yemeklerden alınan vitaminlerin vücutta kullanımını engelleyeceğinden bu içecekleri yemekten bir süre sonra içmenizde yarar var.

Mutlaka sahura kalkmak gereklimi?
Evet. Bu şekilde hem aç kaldığınız süre azalır hem de metabolizmanız daha az yavaşlar.

Ramazanda hangi tür tatlılar tercih edilmelidir?
Ramazan ayında kişinin tatlı ihtiyacı artabilir. Bu gereksinim kalorisi azaltılmış tatlılarla giderilmeli. Yağlı ve ağdalı tatlılar yerine hoşaf, komposto veya sütlü tatlılar yenmelidir. Ağı şuruplu tatlı tüketimi ramazan sonrasında kilo alımına sebep olabilir.

Diyet yapanlar Ramazanda da diyetine devam edebilir mi?
Ramazanda diyet yapılabilir. Ramazan'da kilo vermek istiyorsanız günlük almanız gereken kaloriyi iftar ve sahur öğünlerine paylaştırın. Sebze ve meyve gibi düşük kalorili besinlere ağırlık verin. Hareketsiz kalmayın. İftardan sonra mutlaka yürüyüş yapın.
Kolesterolünüz yüksekse ve oruç tutuyorsanız kırmızı et ve tereyağı tüketimini sınırlamanız, haftada en az 1- 2 kez balık ve kurubaklagil yemeniz gerekiyor.

Ramazanda su tüketimi ne kadar olmalıdır?
Oruç tutarken vücut uzun süre susuz kalacağı için, iftar ve sahur arasında bol su içmeye özen gösterin.
Su içmek bağırsak ve böbreklerin çalışmasını hızlandırır. Ancak yemek esnasında su içmek, sindirim sistemini bozabilir. İftar ve sahur arasında bol su içmeye dikkat edin. İftar ve sahur arasında 1.5 2 litre su tüketimi yeterlidir.

Sigara içenler neye dikkat etmeli?
Ramazan'da sigara tiryakilerinin çoğu, iftar yemeğine başlamadan hemen bir sigara içer. Aç karnına içilen sigaranın zararları çok daha fazla olduğu için, yemekten önce sigara içmeyin.

Kimler oruç tutmamalı?
Uzun bir açlıktan sonra ağır yemek, kalbin yükünü artırabilir. Dolayısıyla kalp krizi, yüksek tansiyon, beyin kanaması ve felç gibi hastalıklar artabilir.
Mide ülseri olan kişilerin uzun süre aç kalmaya bağlı mide asidi artacağı için mide de yanma hissi artabilir.
Şeker hastalarının uzun süre aç kalması ve ardından fazla yiyecek tüketmeleri kan şekerinde yükselmelere sebep olacağı için oruç tutmaları sakıncalı olabilir.
Hamile ve emziren bayanların ihtiyaçları olan enerji ve besin öğelerini dengeli alması için günde en az 6 öğün beslenmeleri gerekir bu nedenle oruç tutmaları gerekir.
Diyabet ve tansiyon hastaları, ateşli hastalıkları olanlar, sık ilaç alımının gerektiği durumlarda, akıl hastaları, verem ve kanser hastaları oruç tutmamalıdır.

Çocuklar, gençler ramazanda nasıl beslenmeli?
Gelişme çağında olan çocuklar ve gençlerin enerji ve besin öğelerinin gerektiği kadar karşılanması gerekir. Eğer sahur ve iftar da yeterince beslenemezlerse zayıflama görülebilir. Besin dağılımının 3 öğüne paylaştırılması gerekir. Gereksiz enerji kaynaklarının kaldırılması; kola, yağlı kızarmış yiyecekler gibi çabuk doymalarına sebep olacak gıdaların tüketilmemesi gerekir. Sütlü tatlılar et tavuk gibi proteinli yiyecekler ve pilav makarna gibi enerji değeri yüksek yiyecekler tüketilmeli içecek olarak limonata komposto tercih edilmelidir.

Bizlere yol göstermesi için birkaç günlük örnek yemek listesi verebilir misiniz?
Sahur menüleri:
•Tek yumurtalı peynirli omlet,3 dilim ekmek,1 tatlı kaşığı reçel,5 zeytin,
•2 yemek kaşığı çökelek, 3 avuç içi kadar pide,3 ceviz,1 tatlı kaşığı bal
•1 dilim peynirli börek,1 su bardağı ayran,1 adet meyve
•1 haşlanmış yumurta ,1 dilim peynir , 3 dilim ekmek,1 su bardağı süt ,5 zeytin

İftar menüleri:
•1 su bardağı su ile orucunuzu açın 1 kase çorba içip 1 dakika bekleyin veya namaz kılın
•Etli sebze yemeği,1küçük tabak pilav 1 kase yoğurt, komposto
•Et yemeği,1 küçük tabak makarna,1 kase cacık, salata
•1 küçük tabak mantı, 1 porsiyon zeytin yağlı sebze yemeği,1 kase komposto

Ara öğün:
•1 meyve,1 çay bardağı süt
•1 kase sütlü tatlı
•1 avuç kuru üzüm ceviz badem
•1 küçük kase sade dondurma

EL KAZALARI ve PARMAK KOPMASINDA YAKLAŞIM


Sevgili Manisalı hemşerilerim,
Bu hafta konumuz el kazaları ve parmak kopmaları gibi biraz sevimsiz görünen bir konu. Ancak bu gibi acil durumlarda çok basit birkaç kuralı bilmek, kopmuş olan uzuvun yeniden kazanılması için hayati önem taşımakta. İşte size bu konularda bilgi vermek için sevgili meslektaşım, üniversitemiz Ortopedi, El ve Mikrocerrahi uzmanımız Doç.Dr.Taçkın Özalp ile görüştüm.
El, vücudun en fonksiyonel ve kozmetik yapılarından biridir. Beynin dış dünya ile bağlantısını sağlar. Pek çok işi el yardımı ile yaptığımızdan sık yaralanmalar oluşur. İyi tedavi edilmezse daimi sakatlık ve iş gücü kaybı bırakır. Dokunma, yakalama, ifade, beslenme, hijyen, saldırı-savunma elin fonksiyonlarından sadece bazılarıdır. Ellerimizle yazıyoruz, tokalaşıyoruz, saçlarımızı tarıyoruz, bardağımızı tutuyoruz, sevdiğimize dokunuyoruz. El ve el bileğinde 27 kemik ve 27 kas yapısı mevcuttur. Bu nedenle el ince hareketleri yapabilen güçlü ve çok eklemli bir yapı olarak vücudun çok önemli bir parçasıdır.
Cilt kesilerinden, uzvun çok ağır yaralanması ve kopmasına kadar (ayak ve bacak da dahil olmak üzere) oluşabilecek her tür yaralanma ve yanıklar El Cerrahisinin hizmet alanına girer. Çünkü bu tip hastalıklarda hem yaklaşım hem de cerrahi teknik özel bir eğitim gerektiriyor. Hatta İzmir’de buna ait özel bir hastane bile var. Ne mutlu bize ki şehrimizde de bu konuda bir uzmana sahibiz. Cilt, cilt altı, kas, tendon dediğimiz kas kirişi, sinir, damar, eklem ve kemik ile ilgili her türlü yaralanma ve hastalıklar, bu bölüm altında tedavi edilmektedir. Üniversite hastanemizde de bu hizmetler Doç.Dr.Taçkın Özalp yönetiminde sağlanmaktadır.
Acil durumlarda halkımız yardımcı olmak konusunda oldukça isteklidir. Aslında bu toplumumuzun çok güzel bir özelliği. Ancak yardımcı olalım derken zarar vermemeli ve uzmanların yaklaşıp işlerini yapmalarına engel olmamalıyız. İki gün önce önümde bir olay meydana geldi. Bir adam diğerinin kafasına sert bir cisimle vuruyor ve adam yerde hareketsiz yatıyor. Ben bu aşamada yardımcı olmak için yaklaştım ve kişinin hemen başında yardımcı olmak isteyen 1-2 kişiye “ben doktorum, bırakın yardımcı olayım, ne oldu?” desem de başındakiler beni dinlemedi ve çekilmediler. Biri birine “sakın oynatma” diyor, diğeri bir başkasına “kolonya yok mu? Kolonya getirin” diye bağırıyor. Hele diğeri beni duymasına rağmen “abi elleme ben ambulans çağırdım” demez mi! Valla bu ortamda baktım ki olmayacak ben de uzaklaştım ve ambulans gelinceye kadar uzaktan seyrettim olayı. Gerçekten çok üzüldüm. Doktorlukla uzaktan yakından ilgisi olmayanlar beni hastaya yaklaştırmadı. Yaa arkadaş, kafa travması olan bir kişide kolonyayı ne yapacaksın? Baş sağlığına gelenlere ikram mı edeceksin, Allah aşkına!
İşte bu olaydan sonra sizlere birkaç öneride bulunmak istiyorum. Kaza, çarpma anında lütfen kişiyi düz bir zemine yatırın ve soluk alıp almadığını ve ayrıca kalbin atıp atmadığını kontrol edin. Eğer ilk yardım eğitimi aldınız ve biliyorsanız ilk müdahalesini yapın. Yok eğer böyle bir eğitiminiz yoksa lütfen ortamı boşaltın, denildiği gibi “gölge etmeyin yeter!”. Eğer bir kanaması varsa tüm gücünüzle kanamayı durdurmak için üzerine basınız. Yapacağınız en büyük iyilik bu olur. Ayrıca kopan bir parça uzuv varsa hemen buzlu soğuk bir ortamda ilk müdahalenin yapılacağı yere ulaştırın. Umarım hiçbirimizin bu bilgilere ihtiyacı olmaz.
Sağlıkta gündemi okuyun, sağlıklı kalın.

CBÜ Tıp Fakültesi Ortopedi Bölümü El ve Mikrocerrahi Uzmanı Doç.Dr.Taçkın Özalp: El yaralanmalarında ilk müdahale çok önemli.

El cerrahisi ve mikrocerrahi nerelerde uygulanır?
Çıplak gözle zor görülebilen çok küçük yapıların özel ameliyat mikroskobunun büyütücü etkisinden faydalanılarak ve çok ince aletler kullanılarak ameliyat edilmesine mikrocerrahi denilmektedir. Bu teknik sayesinde çıplak gözle zor görülebilen, saç telinden daha ince iğne ve iplikler kullanılarak çok küçük damar ve sinirler (0.5 - 1 mm.) mikroskop altında 5-25 misli büyütülerek dikilebilirler. Böylece kopan el, kol, ayak, bacak gibi organlar yerine takılabilmekte ve çok ince sinir liflerinin onarılması ile yerine takılan uzvun hissetmesi ve yeniden hareket etmesi sağlanabilmektedir.

Hangi durumlarda mikrocerrahi operasyonları ile tedavi sağlayabiliyorsunuz?
Uzuv kopması, yaralanması gibi her türlü acil durumda, doku kayıpları olduğunda bu tür mikrocerrahi yöntemle oldukça başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Ayrıca doğuştan kaynaklanan sorunlarda bu tür yöntemle tedavi edilebilmektedir. Bu durumları kısaca özetleyecek olursam:
• İş kazası, trafik kazası, düşme, cam kesisi gibi kazalar sonucu tam veya kısmen kopmuş uzuvların tekrar yerine dikilmesi.
• Daha önceden oluşmuş damar, sinir, tendon (kiriş) yaralanmalarının onarımı.
• El, el bileği, dirsek ve kol kırık ve çıkıkları gibi durumlarda uygulanmaktadır.
• El, kol, bacak veya vücudun başka yerindeki deri, kemik ve adale kayıplarının, vücudun bir başka yerinden serbest alınan dokular ile mikrocerrahi tekniği kullanılarak giderilmesi.
• El ve parmaklarda yanık sonrası gelişmiş yapışıklıkların giderilmesi.
• Parmak, el, önkol, dirsek ve kolun doğuştan oluşan bozuklukları.
• Akraba evlilikleri yüzünden ellerde yapışık, eksik ya da fazla parmak olması

Ellerimizle ilgili başka ne tür problemlerde size başvurabiliriz?
Daha çok randevulu cerrahi dediğimiz bir grup rahatsızlıkta da mikrocerrahi yöntemlerle ameliyatlar yapmaktayız. Parmaklarda özellikle geceleri artan uyuşukluklar “sinir sıkışması” dediğimiz bir rahatsızlıktır. Ayrıca sıkça gördüğümüz benzer bir bozuklukta parmaklarda takılmadır. Bu tendon sıkışmasına bağlı olarak gelişen fonksiyonel bozukluk durumudur. Bunlar dışında ellerde beyin felcinin neden olduğu sakatlıklar, anormal ve istemeden oluşan hareketler, hareket kısıtlılıkları, el, kol ve omuzda doğum ile ilgili ya da sonradan gelişen felçler, el, el bileği, kol ve omuzda ağrı ve sakatlıklar, elde, dirsekte romatizmanın yol açtığı şekil bozuklukları ve elde gelişen her türlü kanser oluşumlarında bu tür ameliyatlar ile tedavi etmeye çalışıyoruz.

Bir uzuv koptuğunda neler yapılmalıdır?
Öncelikle kanamanın durdurulması gerekir. Yara veya kopan parça kirli ise ılık sabunlu su ile yıkanıp, kurulanır ve yaranın üzeri örtülür. Böylece yaraya daha fazla mikrobun girmesi önlenmiş olur. Kanayan kısım sıkı bir bandaj ile sarıldıktan sonra, kol başın üzerinde bir seviyede tutulursa kanama çok kısa bir süre sonra duracaktır. Kolu kanamayı durdurmak için dirsek üzerinden uzun süre sıkıştırmaya gerek yoktur. Kemer, lastik, kumaş gibi dar enli malzemelerin nörovasküler hasar riski mevcuttur. Kesinlikle kullanılmamalıdır.
İkincil olarak kopan parça ile ilgilenilmelidir. Eğer mesafe uzak ise kopan parça dikkatle soğuk bir ortam içerisinde saklanır. Hemen temiz bir beze sarılır ve temiz bir naylon torbaya konur. İkinci bir naylon torba içine yarı yarıya buz ve su konur ve uzvun içinde bulunduğu torbanın ağzı sıkıca bağlanarak içinde buz olan torbaya konulur ve hastaneye ulaştırılır. Parçanın içinde bulunduğu birinci torbaya kesinlikle buz veya su konulmaz parçanın kuru veya hafif nemli ortam içinde olması gerekmektedir.

Kopan parçanın mikrop kapmaması için alkol, tentürdiyot gibi maddeler kullanalım mı?
Hayır. Kesinlikle tentürdiyot, alkol gibi maddelerle yıkanmamalıdır ancak o an var veya ulaşılabilir ise serumla temizlenebilir.

Uzuv tamamen değil de kısmen koparsa nelere dikkat etmeliyiz?
Yerine düzgün bir şekilde konur, üzeri temiz bir bezle sarılır, aşırı kanama varsa yara üzerine basınçlı sargı uygulanır. Gerekirse bir karton veya tahta parçası dışarıdan destek görecek şekilde el ve kol üzerine sarılır.

112 ambulansı ile böyle bir hasta geldiğinde üniversitemizdeki uygulamalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Biz, el yaralanmalı hasta hastaneye geldiğinde ilk müdahaleyi Acil Serviste yapıyoruz. Yaralanmanın şekli tedavinin planlanmasını yakından etkiler. Muayenede ilk bakılması gereken durum yaralanan organda kan dolaşımının olup olmadığıdır. Eğer kan dolaşımı varsa o zaman müdahale için zaman var demektir. Aynı gün içinde ameliyata alınır. Ancak kan dolaşımı yoksa çok acilen, ameliyathane şartları uygun olduğu en kısa zaman içinde, ki bu süre yaralanmadan en geç 6 saat içindedir, ameliyata alınır ve öncelikle kan damarları onarılarak kan dolaşımı sağlanır. Daha sonra sinir, tendon, ciltte meydana gelen diğer yaralanmalar tedavi edilir.
Tam kopmalarda başarı yaralanma tipi ile ilişkilidir. Giyotin kopma dediğimiz, her iki parçanın birbirine bakan yüzleri düzgün ise başarı oranı yüksektir. Ancak ezilme, dönerek kopmalarda damar içleri de hasarlandığından iyileşme oranları çok düşük olur.

Ameliyat sonrası hastaların daha iyi düzelmesi için nelere dikkat etmesi gerekiyor?
Ameliyat başarılı olduktan sonra yaklaşık bir ay içinde fizik tedavi uygulanması erken dönemde hareketin kazanılması için çok önemlidir. Zira kan dolaşımı olan ancak iyi bir fonksiyonu olamayan el ya da parmak kopmuş bir uzuvdan farksızdır. Bu nedenle hastanın doktorla iyi işbirliği yapması, kontrollere düzenli gelmesi el ve parmaklarını kullanabilmesi için elzemdir.
El yaralanmalarında iyileşmeyi belirleyen en önemli faktörlerden biri de sigaradır. İçilen bir tek sigara bile tamir edilen damarların tıkanmasına yol açabileceğinden zor şartlarda 6-8 saat süren bir ameliyat boşa yapılmış olabilir. Bunun yanında çay, kahve, çikolata gibi maddelerde erken dönemde kullanılmamalıdır. Hasta ameliyat sonrası en az 3 hafta kadar stresten uzak durmalı, sakin bir ortamda morali yüksek tutulmalıdır.
Görüldüğü gibi el yaralanmalarında sadece ameliyat değil ameliyat sonrası dönem de çok önemlidir. Çok zor tedavi edilen bu çok önemli organın yaralanmaması için her türlü önlemin alınması hem çalışanlar hem de işverenler için çok önemli bir görevdir.
Sağlıklı ve yaralanmasız günler dileğiyle.

10 Ağustos 2010 Salı

Çocuklarda Diş Sağlığı

Sevgili Manisalı hemşerilerim,
Sıcak tatil günleri devam ediyor. Çocuklarımıza tatilde olmanın verdiği rahatlıkla hem beslenme hem de disiplin açısından bu dönemde biraz daha rahat davranıyoruz. Oyunla birlikte bol bol atıştırmalar; sık sık dondurma gibi tatlı yiyecekler daha çok tüketiliyor. İşte bu nedenlerle bu hafta sizlere çocuklarımızın diş sağlığı ile ilgili bilgiler vermeye çalışacağım.
Diş sağlığımızın çok önemli olduğunu sanırım söylememe gerek yok. Açıkcası 20 yılı aşkın bir süredir doktorluk yapmama rağmen diş konusunda benim bile çok eksiğim, bilmediğim hatta yanlış bildiğim konu varmış. Sizler sayesinden ben de öğreniyorum. Kızım 3 yaşında olmasına rağmen hala diş kontrolüne götürmedim. Ayşe hanımdan hemen bir randevu alacağım ve 1 yaşında olması gereken kontrolü biz ancak yaptırmış olacağız. Ama zararın neresinden dönsek kardır. Ayrıca kızıma yatarken hep süt içirdik ve ardından uyuyakaldı. Dahası içine daha sağlıklı olsun diye de bal koyardık. Neyse Dr.Ayşe hanımla konuştuktan sonra yanlışlarımı gördüm. İşte siz anne ve babalar umarım yanlışlarınızı benden daha önce görür ve farkına varırsınız. Zaten “Sağlıkta Gündem”in temel amacı da sağlık konusunda bir farkındalık oluşturmak.
Diş sağlığı konusunda eksiklerim olsa da genel sağlık kuralları vardır. Bu konuda benim sizlere önerim yine sağlığın temel konusu olan sağlıklı beslenme olacaktır. Diş sağlığımız için kalsiyumdan yana zengin yiyeceklere ağırlık verilmelidir. Bunlar özellikle kalıcı dişlerin ve dişetlerinin sağlıklı gelişiminde önemli rol oynarlar. Şekerli gıdaların tüketimi sınırlandırılmalıdır. Bunlar çürük oluşumunu tetiklerler. Çocuklara her yemekten sonra diş fırçalamanın gerektiği öğretilmelidir. Bebeklerde dişler çıktıktan sonra dişler ve dişetleri temiz ve ıslak bir gazlı bezle silinmelidir. Fırçalama imkânı olmayan durumlarda, yemek sonrası ağız suyla çalkalanmalıdır. Tatlı içeceklerden mümkün olduğunca uzak durulmalıdır. Bu içecekler dişlerin yapısını bozarak çürüğe yatkın bir hale getirmektedir. Diş hekimi ile erken ve henüz sorun yokken tanışmak çocukta olumlu bir imaj oluşmasını sağlar. Böylece bizler gibi diş hekimi korkusu olmaz.
Ve en önemli konu da anne-babanın davranışlarıdır. Çocuklarımız söylediklerimizi değil yaptıklarımızı taklit ediyorlar. Bu nedenle onlara iyi örnek olmamız gerekiyor. Sağlıklı beslenerek ve düzenli diş fırçalama alışkanlığı ile çocuğa sağlıklı bir model oluşturmalıyız.
Bu arada bir iki acil konuda öneri ile bu haftaki yazımı sonlandıracağım. Eğer tatilde çocuğunuzun dişi ağrırsa Ağrıyan dişin çevresini temizleyin. Ilık tuzlu su ile gargara yaptırın ve eğer varsa sıkışmış yiyecek artıklarını diş ipi ile uzaklaştırın. Çocuğunuza daha önce de denemiş olduğunuz bir ağrı kesici verin ve en kısa sürede bir çocuk diş hekimine götürün. Eğer dişlere bir çarpma veya kaza olur ve kırılma meydana gelirse sizin yapacağı çok fazla şey yoktur. Bu nedenle hiç zaman kaybetmeden diş hekiminiz ile temasa geçin. Travmalardan sonra her kaybedilen saat oluşan hasarı büyütmektedir.
Diş hekiminize ulaşana kadar yarayı ılık su ile temizleyin. O bölgeye soğuk kompres uygulayın. Varsa kırık diş parçalarını saklayın. Diş tümüyle çıkmışsa dişi bulun. Köküne mümkün olduğunca dokunmadan alın. Diş hekimine gidene kadar dişi saklamak için en ideal ortam süttür. Temiz bir kapta sütün içinde koruyarak en kısa sürede diş hekiminize gidin.
Isırılmış dil, dudak ya da yanak yaralı bölgeye buz koyun. Eğer kanama varsa, temiz bir gazlı bez ile hafifçe basınç uygulayın. Kanama 15 dakika içinde durmazsa diş hekiminize başvurun. Umarım bu acil durumlara hiç gereksinim duymazsınız. Hepinize iyi tatiller.
Sağlıkta Gündemi okuyun sağlıklı kalın.

Manisa Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Pedodonti Uzmanı Dr.Dt. Ayşe (Erzin) Bolu: Diş sağlığı için çocuklarınızın beslenmesine dikkat edin!

Bebek veya çocuklarda ilk diş muayenesi ne zaman olmalı?
Özellikle erken bebeklik döneminde (0-12 ay) diş çürüğü riski altında olan bebekler ilk yaşlarına varmadan önce bir çocuk diş hekimine muayene olmalıdırlar. Biz buna birinci doğum gününden önce birinci muayene deriz. Daha sonra da altı ayda bir kontrol muayeneleri yapılmalıdır. Çünkü süt dişleri normal dişlere oranla daha çok organik madde içerirler, bu nedenle çürümeye daha yatkınlardır, daha kolay ve hızlı çürürler.
Çocuklar, çürüğün erken döneminde görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafif ağrıları zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar ağrı olmasında fark ederler ki bu durumda çok geç kalınmış olabilir.

Bebeklerde ağız bakımı nasıl olmalı?
Bebek 6-8 aylıkken, (yani ilk dişler ağızda göründüğünde) temizleme işlemi başlamalıdır. Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce dişleri (en azından çiğneme yüzeylerini) temiz bir tülbent ya da gazlı bezi ıslatarak silmek gerekmektedir.

Dişler ne zaman çıkar?
Süt dişleri 6. aydan itibaren sürmeye başlar. Çocuk 2,5 yaşına geldiğinde sürme tamamlanmış olur. Ancak genetik faktörler sebebiyle daha geç veya erken sürmeleri de söz konusu olabilir.

Diş çıkarma sırasında ağrı veya ishal gibi başka rahatsızlıklar olur mu?
Diş çıkarma belirtilerini tükürükte artış, dişetlerinde kızarıklık, kaşıntı, şişme, sert cisimleri ısırma isteği, iştahsızlık, huzursuzluk olarak söyleyebiliriz.

Diş çıkarma sırasındaki rahatsızlıklar için tedavi önerileriniz nedir?
Anne ve baba bebeğe ilgi ve şefkat göstererek bebeğin dişetlerini soğuk bir bezle temizlemeli, bebeğe soğuk diş kaşıyıcıları vermeli ve gerekirse bebeğe diş hekimi kontrolünde ağrı kesici pomadlar kullandırmalıdır.

Çocuklarda süt dişleri kaç tane ve nerede olmalı?
Süt dişleri tamamlandığında ağızda 8 kesici, 4 köpek ve 8 azı dişinden oluşan 20 süt dişi vardır.

Diş sağlığı açısından çocuklarda emziğin önemi var mı?
Yalancı emzik kullanma gibi alışkanlıklara 2-2,5 yaşına kadar izin verilebilir. Eğer parmak emme alışkanlığı mevcutsa, bunun sebebi araştırılarak 3-6 yaş arasında bu alışkanlık mutlaka giderilmelidir.
Parmak emme doğuştan kazanılmış bir reflekstir. Parmak emme, yalancı emzik kullanma alışkanlıkları 2-2,5 yaşına kadar sürebilir. Ancak bu yaştan sonra süren parmak emme alışkanlığı ortodontik problemlere sebep olur. Parmak emme alışkanlığı en geç 4,5 yaşında bıraktırılmalıdır.

Biberon konusunda düşünceleriniz…
Bebeklerin dişlerinde 'biberon çürüğü' dediğimiz kahverengi lekelenmeler görülebilir. Bu duruma gece biberonla uyuyan bebeklerde sık karşılaşılır. Biberon çürüğünden korunmak için bebeğin biberonla uyuma alışkanlığı önlenmeli, bebek beslendikten sonra su içirilmeli ve biberondaki süte şeker, bal, pekmez kesinlikle eklenmemelidir.
Biberon çürüğü görülen dişler tedavi edilmezse ağrı yapar ve iltihaplanır. İltihaplı ya da ağrıyan dişler bebeğin huzursuzlanmasına ve beslenme düzeninin bozulmasına neden olur. İltihap alttan gelecek kalıcı dişleri de etkileyip şekillerinin bozuk olmasına yol açar.

Çocukların dişleri niye çürüyor?
Anne ve babaların çok yaptığı bir hata da emzik ya da biberonu şeker, reçel vb. gibi gıdalara batırarak çocuklara vermeleri veya uyku aralarında şekerli süt, meyve suyu gibi gıdalara alıştırmalarıdır. Böylece beslenme düzensizliğinden dolayı dişler çürümeye yatkın hale gelir. Daha sonra da cips gibi gıdalarla çürük oluşumu hızlandırılmaktadır.

Çürük oluşumu engellenebilir mi?
6 yaşında süt dişlerinin arkasında daimi dişler çıkmaya başlar. '6 yaş dişi' dediğimiz bu dişler üstlerinde düşecek süt dişi olmadığı ve geride kaldıklarından dolayı çocuk ve ebeveyn tarafından fark edilmezler ve yeterince temizlenemediklerinden dolayı çürümeye yatkındırlar. Bu dişlerin üzerinde bulunan girinti ve çıkıntılar çocuk diş hekimi tarafından 'fissür sealent' uygulanarak örtülür ve çürük yapıcı etkenlerin dişin üzerine yapışması engellenir. Ayrıca topikal flor uygulamasıyla dişler çürüğe karşı dirençli hale getirilir.

Süt dişlerinin önemi nedir?
Süt dişlerinin yerine yenisi gelecek düşüncesiyle bakımının yapılmaması büyük bir hatadır. Süt dişlerinin çocuğun düzgün beslenmesi, konuşmanın düzgün gelişmesi çocuğun psikolojisi ve yerine gelecek daimi diş için yer tutucu görevi görmesi nedenlerinden dolayı temizlenmesi çok önemlidir.

Süt dişlerindeki çürükler tedavi edilmeli mi?
Süt dişlerinde de çürük oluşabilir. Bu çürüklerinde mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Tedavi mümkün olmazsa diş çekilmelidir. Süt dişleri zamanından önce çekilirse, çekilen dişin yerine zamanla diğer dişler kayacağından ya alttan gelen daimi dişe yer kalmaz ve yer darlığı oluşur ya da diş normal gelmesi gereken yerden gelmeyip farklı bir yerden gelir; yani çarpık gelir. Bunu önlemek için de çekilen dişlerin yerine mutlaka yer tutucu hatta gerekirse çocuk protezi yapılmalıdır. Dolayısıyla süt dişlerindeki çürükler tedavi edilmeli, "nasıl olsa yerine yenileri gelecek" diye düşülmemelidir.

Çocuklarda diş fırçalama ne zaman başlamalıdır?
1,5-2 yaşlarına geldiğinde küçük bir fırça yardımıyla anne ve baba kontrolünde çocuğa diş fırçalama alışkanlığı kazandırılmalıdır Diş fırçası kullanımına ise çocuğun arka dişlerinin çıkmasından sonra (ortalama 2,5 - 3 yaşında ) başlanması uygundur.

Çocuklar için nasıl bir diş fırçası seçilmeli?
Küçük başlı ve yumuşak bir diş fırçası öneririm.

Çocuklarımıza dişlerini günde kaç kez fırçalatmalıyız?
Sabah kahvaltıdan sonra ve gece yatmadan önce mutlaka dişler fırçalanmalıdır.

Diş fırçalatma alışkanlığını kazandırmak için önerileriniz…
Çocuklar ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemezler. Çocuğun el becerisi, merakı ve anne babanın tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler.

Çocuklarda macun kullanılmalı mı?
Diş macunu kullanımına üç yaşından sonra başlanmalıdır. Diş macunu kullanımına başlandığı dönemde, florürlü diş macunlarından herhangi biri tercih edilebilir. Önemli olan çocuğun seçilen macunun tadını sevip istek duymasıdır.