Sayfalar

29 Kasım 2010 Pazartesi

10 Kasım 2010 tarihli Sağlıkta Gündem: GRİP & SOĞUK ALGINLIĞI

Sevgili Manisalı Hemşerilerim,
Haftaya Kurban Bayramı tatili nedeniyle sizlerle birlikte olamayacağız. Bu nedenle hepinizin bayramını kutluyorum.
Yaklaşık 1 yıldır, izin demeden, tatil demeden her hafta sizlere sağlık konusunda doğru ve güncel bilgi vermeye çalıştım. Bu süre içinde yardımcı olan tüm meslektaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Gazete yazısı yazmak, gündemi takip edip sizlerin ilgisini çekecek konular bulmak, hekimlerle söyleşmek, notlar alıp onları sizler için bu sayfaya hazırlamak… Dünyanın en zor ve yoğun mesleklerinden birini icra eden kişilerle bunları yapmak… Gerçekten çok zor bir meslek bu gazetecilik!
Ama bir o kadar da keyifli. İnsan ne yaparsa yapsın, başkasına anlatmadı mı anlamı yok. Bence medyanın gücü de buradan geliyor. Hani hikaye bu ya; Temel ve Cindy Crawford bir uçak kazası sonrası bir adaya düşmüşler. Başka kimse yok. Gel zaman git zaman artık karı-koca hayatı yaşamaya başlamışlar. Fakat kısa bir süre sonra Temel yine mutsuz! Cindy sormuş “neyin var Temel’ciğim?”. Teme,l akşama sofrayı hazırla anlatayım demiş. Akşam olunca Cindy’nin saçlarını kısacık kesmiş, uçlarından ona bıyık yapmış. Birde şapkasını taktırmış. Ardından Cindy’ye bakarak “Ula Dursun! Biliyor musun, üç aydır kiminle yaşıyorum?” demiş. Sizin anlayacağınız insan yaptıklarını anlatmadı mı bir anlamı kalmıyor.
Gelelim Kurban Bayramı ve Sağlık konusuna: İlk dikkat edeceğiniz konu, kurban kesme sırasındaki kazalar. İkincisi ise sağlıklı beslenme. Bizim ailede Kurban Bayramının birinci günü kesilen kurbandan hemen bir mangal hazırlanır ve o pişinceye kadar bir şey yenmez ve öğleye doğru kurban etiyle kahvaltı yapardık. Rahmetli babacığım, Kurban Bayramı adetlerini çok severdi. Ben de onu hiçbir konuda kıramadığım gibi bu konuda da kırmaz ne istiyorsa yapmaya çalışırdım. Ancak son yıllarda bu adetten vazgeçirmiştim. Bayram namazından gelir gelmez her zaman yaptığımız klasik kahvaltımızı yapmaya başladık.
Bayramın diğer günlerinde de devamlı et yenilmesini önermiyorum. Normal kahvaltınıza devam etmeyi ve öğlen yemeklerinde sebze yemenizi öneriyorum. Ayrıca et yenildiğinde vücutta sindirim sırasında açığa çıkan zararlı maddeler, yanında yiyeceğiniz taze sebzelerdeki maddelerle birleşir ve vücuda zarar vermeden atılır. İşte bu yüzden et yemeğinin yanında her zaman bol bol salata, taze sebze yemenizi öneriyorum. Ayrıca et yemeğine her zaman bol miktarda baharat ekleyin. Özellikle zerdeçalı mutfağınızdan eksik etmeyin. Ben Karaköy pazarının girişindeki arkadaşlardan kök olarak alıyorum. Eşim yemek yaparken içine bir parça atıyor, sonra onu alıyoruz.
Bayramda üçüncü dikkat edeceğiniz konu, kurban keserken bir içeri, bir dışarı aman üşütüp nezle, grip olmayın. Bu hafta konuğum üniversitemizin genç akademisyenlerinden Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanı Yrd.Doç.Dr.Kıvanç Günhan. Şu tarihlerde yurt dışında kongrede olmasına rağmen, gitmeden önce beni kırmayıp sizler için bu söyleşiyi yaptığı için kendisine çok teşekkür ederim.
Sağlıkta Gündem’i okuyun, sağlıklı yaşayın.

CBÜ Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Yrd.Doç.Dr.Kıvanç Günhan: GRİP - SOĞUK ALGINLIĞI

Grip nedir?
Grip burun, boğaz ve akciğerleri tutan, influenza virüslerinin neden olduğu, dönem dönem büyük çapta salgınlarla seyreden, çocukluk çağındaki olguların hastaneye yatışlarını gerektiren, komplikasyonlara zemin hazırlayan, yaşlılar ve kronik (süregen) hastalığı olanlarda ölümlere neden olabilen solunum yollarının bulaşıcı, önemli bir enfeksiyon hastalığıdır. Ani başlayan ve 380C yi geçen, yüksek ateşle seyreden bir enfeksiyon hastalığıdır. Grip geçiren olguların büyük bölümü hastalığı ayakta geçiremezler, yatağa düşerler. Grip belirtileri insanların çoğunda bir hafta sürer ve bir hafta sonra kendilerini iyi hissetmeye başlarlar. Özellikle çocuklar, gebe kadınlar, yaşlılar ve kronik sağlık problemleri olan insanlarda grip çok ağır seyredebilir, hatta ölümle sonuçlanabilir.

Hangi yolla bulaşıyor?
Grip, öksürük veya hapşırma yolu ile yayılan virüs yüklü su damlacıkları ile taşınan çok bulaşıcı bir viral hastalıktır. Dolayısıyla grip virusü taşıyan birisiyle yakın temasta solunum sistemi yoluyla bulaşır. Virüsü kapmış bir yetişkin henüz grip belirtileri başlamadan 1 gün öncesinden belirtiler geçtikten 5 gün sonrasına kadar virüsü etrafa bulaştırabilir. Bu süreler çocuklarda iki katı kadar daha uzundur. Yani çocuklar grip virüsünü bulaştırmada önemli rol oynarlar. Özellikle kreşlerde oyuncakların ağza sokulmasıyla grip olan bir çocuktan diğerine virüs kolaylıkla bulaşabilmekte ve böylelikle virüsü alan çocuk da evdeki diğer bireylere virüsü bulaştırabilmektedir.

Kimler risk altındadır?
Kısaca herkes. Ama yine de gribin olumsuzluklarını en şiddetli biçimce yaşayan bazı kişileri risk grupları içinde toplayabiliriz. Bunlar arasında; yaşlılar; kalp, akciğer, şeker ve böbrek hastalığı olanlar; bakımevinde yaşayanlar, grip sezonunda gebe olan kadınlar ve tüm sağlık personeli sayılabilir. Bu kişilerin grip nedeniyle hastaneye yatış olasılıkları sağlıklı bireylere göre 2-5 kat daha yüksektir. Grip yaşlılarda ve kronik hastalığı olanlarda daha ağır seyreder ve ölümlere yol açabilir.

Gripli kişi ile temastan kaç gün sonra hasta oluruz?
Grip virüsü bulaşan bir kişide belirtiler 1-2 gün içinde ortaya çıkmaya başlar.

Soğuk algınlığı ile grip aynı hastalık mı?
Nezle de denilen soğuk algınlığı ile grip, hastalanan kişilerde yaptıkları bakımından birbirlerine çok benzemekle beraber aslında iki farklı mikrop ile ortaya çıkan farklı hastalıklardır. Grip bulguları arasında hızla başlayan ateş veya titreme, öksürük, yaygın eklem ve kas ağrıları, baş ağrısı, boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı ve akıntısı, yorgunluk, halsizlik ve kırgınlık hissi bulunmaktadır. Soğuk algınlığında ise burun tıkanıklığı ve akıntısı ön planda olmakla birlikte, boğazda dolgunluk hissi ve ağrı, kuru öksürük ve halsizlik bulunur.

Grip niye bahar aylarında daha çok görülüyor?
Isı ve nem değişimi, sıcaklıkların bir artıp bir azalması insanları etkiliyor. Havaların ısınmasıyla ya ince giyinip çıkıyor insanlar ya da gene kalın giyiniyorlar. Bu sefer terliyorlar, terlerini üşütüyorlar. Yani bir uyumsuzluk olduğu için de viral hastalıklara eğilim artıyor. Bir bu nedenle, yani dış etkenler nedeniyle bahar hastalıklarını görüyoruz, bir de allerjenler sebebiyle. Bahar mevsiminin en önemli nezle nedenlerinden birisi polenlerdir. Polenler alerjen etki yapıyor. Alerjik rinit, alerjik astım, üst solunum yolu enfeksiyonları, yine bu vücuttaki uyumsuzluk nedeniyle üst solunum yolu enfeksiyonlarına eğilim, ısı ve nem değişikliklerine bağlı da oluşmaktadır.

Yaz aylarında da grip görülüyor mu?
Bağışıklık sisteminde bir problem ve özellikli bir hastalığı olmayan kişilerde yaz aylarında grip sık görülen bir hastalık değildir.

Grip olacağımızı anlayabilir miyiz?
Grip genellikle kısa bir başlangıç yani hazırlık dönemi içerdiği için grip olacağımızı eklem ve kas ağrıları, gözlerde yanma ve hafif ateş ile anlasak da bu dönemde hastalığı engellemek genellikle mümkün değildir.

Grip bulguları başladıktan sonra hastalığı engellemek mümkün mü?
Grip başladıktan sonra bulguları çeşitli ilaçlar ile engelleyebiliyoruz. Ancak hastalığın süresini kısaltmak genellikle mümkün değildir. Hastalarımızın bu süreyi daha rahat geçirmeleri ve ek hastalıklardan korunmaları sağlanabilmektedir. Gripten korunmak için bağışıklık sistemini güçlendirmek önem taşır. Düzenli uyku, dengeli beslenme ve sigaradan uzak durmak bağışıklık sisteminin güçlü kalmasında önemlidir. Bol sıvı alımı, C vitamini ve çinko gibi antioksidanlardan ve minerallerden zengin olan meyve sularını tüketmek korunmada önemlidir. Ayrıca, öksüren ve hapşıran kişilerden uzak durmak ve sık sık elleri yıkamak da etkili yöntemlerdir. Grip günümüzde aşı ile önlenebilen bir hastalıktır. Gelişmiş ülkeler grip aşısını genellikle programlarına almış ve vatandaşlarına ücretsiz olarak sunmaktadır. Ülkemizde grip aşısı rutin olarak yapılmamaktadır, ancak aşı özellikle risk altındaki gruplara önerilmektedir.

Genel olarak gripten nasıl korunmalıyız?
Gripten korunmanın en iyi yolu, grip olmuş kişilerle yakın temas kurmaktan kaçınmaktır. Grip olanlar da, sağlıklı kişilerden uzak durmalıdır. Aşı ile bağışıklanma da gribin bulaşma riski azaltmaktadır. Hastalığı daha kolay atlatmak ve sağlıklı kişilere yaymamak için hastaların mümkün ise işe, okula ve alışverişe gitmemeleri, evde kalıp dinlenmeleri önerilir. Öksürürken veya hapşırırken ağzı bir kağıt mendille kapatıp, mendili hemen çöpe atmak bulaş riskini azaltır. Ağzımızı elimizle kapatırsak, virüs bulaşmış elimizi etraftaki eşyalara değdirdiğimizde virüsün etrafa dağılmasına ve diğer insanlara da bulaşmasına neden oluruz. Kağıt mendil yok ise dirseğimizin iç kısmıyla da ağzımızı kapatarak virüsün etrafa saçılmasını önleyebiliriz. Sık sık ellerimizi sabunla yıkama ile sadece gripten değil diğer bulaşıcı hastalıklardan da büyük oranda korunabiliriz. Mikroplar genellikle insanların kontamine yüzeylere dokunduktan sonra bulaşmış eller ile ağız, burun ve gözlere dokunulması ile bulaşır. Unutmayalım ki yeterince ve düzenli uyku, dengeli beslenme, yeterince sıvı tüketme, düzenli spor ve iyi bir stres kontrolü ve uyumu ile bağışıklık sistemimizin iyi çalışmasını ve hastalıklarla daha iyi mücadele etmesini sağlayabiliriz.

Gripte antibiyotik kullanılır mı?
Eğer hekim tarafından gribin yol açtığı ek bir bakteriyolojik hastalık saptanmamışsa gripte antibiyotik kullanımı kesinlikle gereksizdir.

Nasıl tedavi ediyorsunuz?
Öncelikle hastalarımıza çevrelerindeki kişilere hastalığı bulaştırmamaları için neler yapmaları gerektiğini anlatıyoruz. Gribin hangi ek hastalıklara neden olabileceğini ve bu ek hastalıkların bulgularını anlatıyoruz. Daha sonra şikayetlerini giderecek ve hastalığın ek sorunlara ilerlemesini engelleyecek uygun ilaç, diyet ve yaşam koşullarını öneriyoruz. Gripte, aynen diğer tüm hastalıklarda olduğu gibi tedavi tek tip değildir. Bu bakımdan tedavi hazır giyimden ziyade, kişiye özel terzi dikimi bir elbiseye benzetilebilir.

Grip, soğuk algınlığı gibi hastalıklara yönelik ilaçlar sıklıkla eczanelerden temin ediliyor ve yaygın olarak kullanılıyor. Bu konuda önerileriniz var mı?
Bu ve diğer birçok hastalık benzer bulgularla başlamaktadır. Bu bakımdan grip olduğunu düşünen hastalarımızın öncelikle aile hekimlerine başvurmalarını; muayene olduktan sonra, hekimin önerilerini takip etmelerini öneririm. Unutulmamalıdır ki çok basit olarak göreceğimiz bir grip, özellikle eşlik eden hastalıklar varlığında ölümcül dahi seyredebilmektedir.

Grip tedavisi veya korunmasında beslenme önemli mi?
Yaşamın bedensel ve ruhsal bakımlardan sağlıklı devamı için beslenme düzen ve içeriğinin en önemli faktörlerden olduğunu düşünmekteyiz. Sağlıklı beslenme için pakete girmiş olan yiyeceklerden mümkün olduğunca uzak durulması önerilmektedir.

Portakal veya limon suyu grip olanlara hemen önerilen gıdalardır. Bunların gerçekten faydası var mı?
Kesinlikle evet. Tüm taze sebze ve meyve tüketiminde olduğu gibi, aşırıya kaçmadan, her öğün bir tane portakal veya limon tüketmek, bu meyvelerin içerdikleri özellikle aktif C vitamini gibi faktörler nedeniyle yararlıdır.

Marketlerde yaygın olarak “kış çayı”, “grip çayı” gibi bitki çayları satılıyor. Bunların tüketimi konusunda düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Bitkilerle tedavi yani fitoterapi, günümüz bilim anlayışında tıbbın doğrudan içinde olmamakla birlikte hemen yanı başında yer almaktadır. Ancak bunların kullanımları sırasında kulaktan dolma bilgilerden ve halkımız tarafından doğrudan alıp kullanma şeklinde değil, konunun uzmanlarına danışarak, onların önerdiği şekil ve miktarlarda kullanılması gerektiğini düşünmekteyiz.

Grip hastalığı başka hastalıklara yol açabilir mi? Tehlikeli bir hastalık mı?
Grip aslında kendi kendini sınırlayan bir hastalık olmakla beraber, ne yazık ki potansiyel olarak ölümcül komplikasyonlara neden olabilir. Tipik komplikasyonlar arasında tüm solunum yollarının yani burun, sinüsler, boğaz, orta kulak ve akciğerlerin ikincil enfeksiyonları sayılabilir. Özellikle rinosinüzit ve zatürre (pnömoni), sıklıkla gribal enfeksiyonla ilişkilendirilir. Grip ve nezle ile bağlantılı ölümlerin en sık görülen nedenidir. Diğer ciddi komplikasyonlar arasında bronşit, orta kulak iltihabı, astım alevlenmeleri ve kronik tıkayıcı akciğer hastalıkları bulunur. Ayrıca, kasları, kalbi ve beyini etkileyen ciddi sorunlar da ortaya çıkabilir.

22 Kasım 2010 Pazartesi

BOYUN AĞRILARI- 3 Kasım 2010 tarihli Sağlıkta Gündem

Sevgili Manisalı Hemşerilerim,
Bugün söyleşimizin konusu neredeyse hepimizin sık sık yaşadığı bir sorun olan boyun ağrıları hakkında. Aslında boyun ağrıları ile birlikte sizlere Ağrı polikliniğini de tanıtmak istiyorum. Ağrı polikliniği son yıllarda popularitesi artan bir branş. Özellikle kanser hastalarımda meydana gelen ağrılarda sık yardım aldığım bir uzmanlık alanı. Ağrı polikliniğinden Ağrı üst ihtisası yapan Anestezi Uzmanları sorumludur. Üniversite hastanemizde de Doç.Dr.İdil Tekin Mirzai bu branşta hizmet veren hocalarımızdan.
Ağrı polikliniği sadece kanser değil her türlü ağrının tedavisinde hem daha güçlü hem de farklı yöntemler uygulayabilmektedir. Ben kendimi bildim bileli sırt ve boyun ağrısı çekerim. Özellikle omuz kaslarımda çok fazla tutulma, kramp oluyor. Beni tanıyanlarınız bilir, özellikle şehir trafiğini hiç sevmediğim ve eskilerin tabiriyle çık-çık canlı olduğumdan motora binmeyi severim. Tüm arkadaşlarım ağrılarımın hep bu yüzden olduğunu söyler dururdu. Motoru sattım, uzun süre binmedim, denedim. Yine tutulma ağrısı yaşıyorum. Hele hiç unutmam bir keresinde az daha motordan düşecektim. Motorla giderken bir çukura girdim ve tam o sırada omzumda bir kasılma meydana geldi ve nefes alamadım birkaç dakika. Hemen sağa çektim ve motoru orada bırakıp taksi ile hastaneye gittim. Ameliyathane bölümünde İdil Hocayı aradım. Sağ olsun hemen geldi. Kısa süre önce arkadaşlarımdan duymuştum, sırtıma iğne yapabilir mi, bu durumuma iyi gelir mi diye danıştım. İşte bana o sırada kuru iğne yapmanın iyi geleceğini söyledi ve sırtımın değişik yerlerine saç teli kalınlığında çok sayıda iğne batırdı. Sonradan öğrendim ki bunlar gümüşten yapılan iğnelerdi ve sadece bu iğne batırılıyordu. Ayrıca bir ilaç verilmiyordu. Bir çeşit akupunktur gibi ama daha bilimsel.
Zor nefes alarak, iki büklüm gittiğim yerde yaklaşık onbeş dakika sonra yürüyerek ve rahatlamış olarak çıktım. Tutulma olan yerde hala bir gerginlik vardı ama çok rahatlamıştım. Bu olaydan sonra birkaç defa daha tekrarladı ve aynı kuru iğne tedavisini yaptırdım. Bir dönemden sonra artık yaptırmama gerek kalmadı. Artık çok nadir tutulma, kas krampı yaşıyorum ama iğne yaptıracak kadar şiddetli olmuyor ve hissettiğimde aldığım bir iki ilaçla geçiyor.
Boyun ağrıları yukarıda anlattığım nedenlerin dışında daha pek çok hastalıktan kaynaklanabilir. Örneğin yüksek tansiyon sabahları ensede olan boyun ağrıları yapar. Biz cerrahlar bir ameliyata giriyoruz, aynı pozisyonda saatlerce durunca çıktığımızda boyun ağrısı yaşıyoruz. Yani pozisyon bozukluğu nedeniylede boyun ağrısı olabilir. Akşamları uygun olmayan pozisyonda televizyon seyretmek veya bilgisayar karşısında uzun süre oturmak da boyun ağrısı yapabilir.
Bu gibi ağrılarınız olduğunda öncelikle neden olduğunun bulunması gerekir. Bunun için ortopedi, fizik tedavi veya beyin cerrahisi uzmanlarına başvurabilirsiniz. Ama nedeni benim gibi biliyorsanız hemen bir ağrı polikliniğine gidin.
Sağlıkta Gündem’i okuyun, sağlıklı yaşayın.

CBÜ Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Doç.Dr. İdil Tekin Mirzai: BOYUN AĞRILARI ve AĞRI POLİKLİNİĞİ

Boyun Ağrısı nedir?
Boynumuz; servikal omurlar, bunların aralarındaki diskler, omurlar arasındaki eklem ve bağların dışında boyun adaleleri ile bir bütün olarak çalışır. Bu sayede servikal omurga, çok yönlü hareket imkanına sahiptir ve değişik seviyelerde, değişik hareketleri daha kolay ve daha fazla yapma özelliği taşır.
Boyun ağrıları her yaş grubunda karşılaşılabilen, yaşam kalitesini düşüren önemli bir sağlık problemidir. Her üç insandan birinin yaşamında en az bir kere boyun ağrısı geçirdiği kabul edilmektedir. Yapısal, fonksiyonel ve duygusal nedenler boyun ağrısına yol açmaktadır. Boyun ağrıları, boyun omurgasını oluşturan kemiklerin, eklemlerin, omurların arasında yer alan disklerin ve omurga etrafındaki kas ve bağların bozukluğu sonucu oluşur.

Boyun Ağrısı neden olur?
Çalışan insanlarda görülme sıklığı daha fazladır. Boyun ağrıları, servikal omurganın kötü veya yanlış kullanımından ya da bir travma sonucu zedelenmeden dolayı olabileceği için ağrıyı başlatan bölge ve oluşum iyi teşhis edilmelidir.
Yanlış duruş, psikolojik stres, soğuğa maruz kalmak, yorgunluk gibi etkenler boyun bölgesinde ağrı nedenidir. Uzun süreli bilgisayar - daktilo kullananlar, sürekli tek noktaya odaklaştıkları için boyun kaslarının yeterince hareket etmemesi sonucu ağrı çekerler.
Boyun ağrısı nedenleri kas iskelet sistemi kaynaklı mekanik nedenler, boyun dışı bölgelerin hastalıklarının neden olduğu ağrının boyun bölgesinde hissedilmesi ve boyun bölgesini tutan yangısal, enfeksiyöz ve tümöral hastalıklar olabilir.

Aşırı sinirlenme, stres boyun ağrısı yapar mı?
Özellikle stres boyun kaslarında kasılmaya neden olur ve boyun ağrısı ve gerilim baş ağrısı ortaya çıkar. Bu şekilde ortaya çıkan ağrılarda kas gevşeticilerin yanı sıra bölgeye yapılan enjeksiyonlar, gevşeme egzersizleri, fizik tedavi yapılması ve antidepresan ilaç verilmesi yoluna gidilir.

Boyun ağrısı yayılabilir mi?
Boyun ağrısına yol açan hastalıklarda ağrı bazı olgularda sadece ensededir. Bazı olgularda ise enseden başa, sırta, kollara ve hatta göğüse doğru yayılabilir. Sıklıkla hastanın boyun hareketlerinde kısıtlılık oluşur. Kola ve ele yayılan uyuşmalar, ellerde güçsüzlük hissi, baş dönmesi, sersemlik hissi sık dile getirilen yakınmalardır.

Nasıl tanı koyuyorsunuz?
Direk boyun filmleri, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans, EMG gibi yöntemler, kemik sintigrafisi gibi yöntemlerden hekimin uygun gördüğü biri veya birkaçı ile tanı konulur.
Ancak bazen tanısal yöntemler mevcut ağrıyı açıklayamaz. Saptanan patoloji ağrı ile ilişkili olmayabilir ya da hiçbir patoloji saptanmadığı halde ağrı mevcut olabilir. Bu durumda daha özel testler gerekir. Örneğin ağrının kaynağı olduğu düşünülen bölgeye lokal uyuşturucu yapılır. Ağrı %50’den fazla azalıyorsa bu girişim tanı koydurucu olur.

Pozisyon bozukluğu ve stres nasıl ağrıya yol açıyor?
Tekrarlayan aktivitelerde bulunma, kötü pozisyon ve psikolojik stres ile birleşince “aşırı kullanmaya bağlı zedelenme” tablosunu ortaya çıkarır. Uzun süre başın öne eğilerek veya aşırı yukarı kaldırılarak çalışılması kas yorgunluğu ve kas kısalmasına yol açarak boyun ve sırt ağrısına neden olur. Çalışma koşulları ve bilgisayar kullanımının artması nedeniyle sık karşılaşılmaktadır. Biz buna “tekrarlayan strese bağlı ağrı” diyoruz.

Bildiğiniz gibi bende Fibromiyalji var ve sık sık boyun ağrısı çekiyorum. Bu konuda okurlarımıza bilgi verebilir misiniz?
Fibromiyalji; süregen ağrı, tutukluk, yorgunluk ve vücudun bazı noktalarında derin hassasiyet ile tanımlanan bir hastalık grubudur. Ağrı, yaygın olmakla birlikte sıklıkla boyun ve bel bölgesinin derin dokularında hissedilir. Omuz, dirsek, diz ve ellerde de ağrı olabilir. Baş ağrısı sıklıkla eşlik edebilir. Hasta, el ve ayaklarının şiş olduğundan yakınabilir. Ancak şişlik sıklıkla saptanamaz. Sabahları dinlenmeden uyandığını ifade eden hasta sayısı oldukça fazladır.
Yakınmalar soğuk ve/ veya nemli hava, yorgunluk, psikolojik gerginlik ve hareketsizlikle artarken sıcak ve kuru havada, masaj ve aktivite ile azalır.

Fibromiyalji daha çok kimlerde görülür?
Genellikle kendisinden ve çevresinden beklentileri fazla olan kişilerde görülür. Sıklıkla 30- 60 yaşları arasında ve kadınlarda görülür.

Nasıl tedavi ediyorsunuz?
Fibromiyalji hastalığında tedavi oldukça güç ve yavaştır. Hastalık genellikle yıllar boyu devam eder. Çeşitli tedavi programları ile geçici bir rahatlama sağlanabilir. Ancak yakınmaların tamamen kaybolması nadirdir. Tedavide 1. basamak hastaya hastalık hakkında bilgi vermektir. 2. basamağı ise ağrıyı geçirme ve fonksiyonu artırmaya yönelik tedavi girişimleri oluşturur.

Boyun tutukluğu ve kireçlenmesi hakkında bilgi verebilir misiniz?
Travma ve duruş bozukluğu sonucu gelişen, boyunda tutukluk ve lokal ağrı ile karakterize bir tablodur. Masa başında çalışanlarda olduğu gibi boynu uzun süre aynı pozisyonda tutmak, yatarak televizyon seyretmek, uygun olmayan yastık ve yatakta yatmak gibi nedenler boyunda zorlanmaya yol açabilirler. Kaslarda kasılma gelişeceğinden boyundaki normal olan eğrilik azalır, boyun hareketleri ağrılı ve kısıtlı olur. Boyna yönelik radyolojik tetkiklerin sonucu genellikle normaldir.

Servikal omurgayı meydana getiren kemik, bağ, kas gibi yapıların yozlaşması sonucu ortaya çıkan ve buna bağlı sinir ve damarsal bozuklukları da içeren klinik tabloya ise kireçlenme diyoruz. Nedenlerinin yaşlanma, mikrotravmalar, makrotravmalar, duruş bozuklukları ve genetik faktörler olduğu düşünülmektedir. Boyun ağrısı, kola yayılan ağrı, baş ağrısı, boyunda tutukluk, kolda güçsüzlük - hissizlik- yanma- batma, ellerde zayıflık- beceri azalması- uyuşma- karıncalanma, kulak çınlaması, baş dönmesi ve bulanık görme gibi yakınmalara neden olabilir.

Boyun fıtığı da ağrıya yol açıyor değil mi? Kısaca bu konuda da bilgi verebilir misiniz?
Boyun omurgasını oluşturan kemiklerin arasında yer alan diskler şok emilimi görevini görür. 40 yaşından sonra diskin normal-jelatin yapısı bozulur. Disk dejenerasyonu daha çok ilerleyen yaşla oluşmakla beraber, yaşam tarzı, genetik, sigara içme, beslenme ve fiziksel aktivite özellikleri tarafından da etkilenir.
Yaşın ilerlemesi ve travmaya maruz kalma durumlarında diskler yıpranmaya başlar. Dıştaki tabaka giderek incelir, ani yapılan ters bir hareket sonrasında yırtılır. Disk dışarı doğru taşarak aynı seviyedeki sinir köküne baskı yapar. Böylece boyun-kol ağrısı ve o kolda uyuşma, karıncalanma, bazen de güçsüzlük hissedilir. Hasta düzenli olarak boyun egzersizlerini yaparak ve boyun koruma prensiplerine uyarak ağrının sık tekrarlamasını önleyebilir.

Ne tür yaralanmalar boyun bölgesine zarar verir?
Boyun başı taşıdığı ve çok hareketli olduğu için zedelenmelere çok açıktır. Motorlu araç kazası, dalma, spor kazası ve düşmeler sonucu boyunda zedelenmeler kolaylıkla oluşabilir. En çok kas ve bağlar gibi yumuşak doku zedelenmeleri oluşsa da, bazı ağır yaralanmalar boyun kemiklerinde kırık ya da kaymaya yol açarak omurilik zedelenmelerine neden olabilirler.

Boyun ağrılarını önlemek için yapılması gerekenler nelerdir?
Boyun duruşunun (postür) düzgün olması
Boyun-sırt bölgesinin güçlendirilmesi
Boyunda travmadan ve tekrarlayıcı stresten kaçınma
Düzgün beslenme
Düzenli fiziksel aktivite
Sigarayı bırakmak
İş yerinde ergonomik düzenlemeler yapmak

Boyun ağrılı hastalara önerileriniz nedir?
Çalışmanıza sık ara verin. Masada veya arabada otururken kısa aralar verip ayağa kalkın, kısa yürüme ve gerinme egzersizleri yapın.
Çalışma sandalyenizi ve bilgisayarınızı ayarlayın. Otururken kalçalarınızın hizası dizlerinizden hafifçe daha yukarıda olmalı, baş ve boyun doğru pozisyonda olmalıdır.
Çok sayıda veya kalın yastıkla yatmayın, televizyon izlerken kanepenin koluna başınızı dayayıp uyuyakalmayın!
Telefonun ahizesini omuz ile boynunuzun arasına sıkıştırarak konuşmayın.
Germe ve güçlendirme egzersizleri yapın.
Omurga sağlığı için yürüyün ve yüzün.

Boyun ağrılarını nasıl tedavi ediyorsunuz?
Öncelikle kas kökenli ağrılar değerlendirilir. Analjezik ve kas gevşetici ilaçlar, fizik tedavi, gevşeme terapisi, kuru iğne veya tetik nokta enjeksiyonları tedavinin başlıca yaklaşımlarıdır. Güçlü ve kalıcı spazm söz konusu ise botilinum toksini enjeksiyonu da gündeme gelebilir.

Hasta için uygulaması daha konforlu olduğundan ilaç tedavisi ilk olarak denenmelidir. Özellikle akut dönemdeki boyun zedelenmelerinde boyunluk verilebilir. Uzun süreli veya devamlı kullanımda boyun kaslarında zayıflama ve boyun hareketlerinde kısıtlılık gelişebileceği için kısa süreli kullanım önerilmektedir.

Fizik tedavi ve rehabilitasyon öneriyormusunuz?Olguların çoğunda fizik tedavi ile düzelme sağlanabilmektedir. Bazı olgularda elle yapılan tedaviler olan spinal mobilizasyon ve manipulasyon tedavileri de oldukça yüz güldürücüdür. Ancak mutlaka bu konuda eğitimli ve deneyimli hekimler tarafından uygulanmalıdır.
Hangi tedavi uygulanırsa uygulansın, kalıcı bir iyileşme için doktor tarafından düzenlenen boyun egzersiz programı yani “rehabilitasyon” tedavinin esasını oluşturur. Egzersiz programı her hasta için ayrı düzenlenir. Boyun kaslarını germe egzersizleri ve boyun kaslarını güçlendirici egzersizler uygulanır.
Ağrı kaynağı eklemler ise eklemin içine lokal anestezik ve kortizon enjeksiyonu veya eklemin sinirine blok tedavisi uygulanmalıdır.

Ağrı kliniğinizde uyguladığınız tedavilerden de bahsedebilirmisiniz?Ağrı disk kökenli veya sinir kökü basısına bağlı ise Anestezi-Ağrı kliniklerinde röntgen altında diskin ve sinirin üzerine iğne ile yaklaşılarak lokal anestezik ve steroid enjeksiyonları yararlı olur. Ağrılı bölgeye yerleştirilen bir kateter aracılığı ile bu ilaçlar sürekli uygulanabilir. Bu işlemlerin yeterli olmadığı daha şiddetli ağrılarda ağrıyı ileten sinirler radyofrekans dediğimiz radyo dalgaları ile bloke edilebilir. Ağrılı diskin içine de radyo dalgaları ile tedavi yapılabilir. Omurilik stimülasyonu bir sonraki tedavi seçeneğidir.

Ne zaman ameliyat öneriyorsunuz?
Buraya kadar anlattığım yöntemler yeterli olmadığında omurga cerrahisi gündeme gelir. Boyun fıtığı nedeniyle mesane ve barsak fonksiyonlarında bozulma, tedaviye rağmen kas gücü ve duyu kusurunun ilerlemesi, sinir kökü baskısına bağlı ağrının tedavi ile giderilememesi durumunda cerrahi tedavi uygulanır.

3 Kasım 2010 Çarşamba

Meme Kanserinde Tedavi

Sevgili Manisalı Hemşerilerim,
Bu hafta da sizlere meme kanseri hakkında bilgi vermek istiyorum. Geçen hafta yazdığım gibi hepimizin etrafında bir meme kanserli tanıdığı var. Oldukça yaygın olarak görülüyor. Benim öğrenciliğimde kanser erkeklerde sık görülür diye öğretirdi hocalarımız. Günümüzde artık kadınlarda da kanserin sık görüldüğünü biliyoruz. Bu artış kadınların da daha çok çalışma hayatına girmesi, sigara içiminin yaygınlaşması gibi faktörlere bağlanıyor.
Ayrıca genel olarak kanser vakalarının artmasından modern yaşam şekli de sorumlu tutulmaktadır. Modern yaşamda hem beslenme hem de gece uyumanın azalması, vücudumuzda koruyucu ve onarıcı bir hormon olan “melatonin”in de daha az salgılanmasına bu da daha sık kanser görülmesine yol açtığı düşünülmektedir. Son yıllarda kadınların daha çok çalışma hayatına katılması, genel olarak kimyasal, hormon içeren sağlıksız beslenme, hemşirelik gibi gece çalışmasının yoğun olduğu branşlarda kadınların daha çok çalışması ve bence çok önemli bir başka faktörde güzelleşmek uğruna pek çok kanserojen maddenin alınması, kadınlarda kanserin görülmesini arttırmaktadır. Bunların içinde en sık görüleni de meme kanseridir.
Geçen hafta Bodrum’da Uluslararası Beslenme ve Kanser Kongresi (Nutrition and Cancer) olduğunu söylemiştim. Bu kongrede “Prostat Kanserinde Borun Etkileri” başlıklı sunumu gerçekleştirdim. Ayrıca kanser ve beslenme konusunda da dünyaca ünlü, çok sayıda araştırma yapan meslektaşlarımla tanışma ve onlarla sohbet ortamı buldum. İnanın tüm konuşmalar bizim Pazar yerleri gibiydi. Yani sağlıklı beslenmede, beslenme ile kanserden korunmada başı çeken besinlerin başında hemen hemen tüm taze sebzeler, soğan, sarımsak, yine taze meyveler ve özellikle böğürtlen, yaban mersini, elma; ve başta zencefil ve zerdeçal olmak üzere tüm baharatların çok önemli yeri var. Uzmanlar çok sayıda araştırma yapıyor. Yakın gelecekte bunlarla ilgili çok önemli gelişmelerin yaşanacağını ümit ediyorum.
Sağlıklı beslenme konusunda hemen her yazımda sizlere önemli mesajlar vermeye çalışıyorum. Yazılarımı takip edenler bunları hatırlayacaktır. Emin olun o kadar ayrıcalıklı, o kadar güzel fırsatlara sahibiz ki bu şehirde; anlatamam… Başta tüm pazarlarımızda doğal sebze ve meyve bulma fırsatımız var. Yine çoğunda köylü pazarları mevcut. Bunlara çok önem vermeliyiz ve desteklemeliyiz. Şahsen ben her hafta Karaköy pazarına ve Laleli pazarına çıkıyorum. Bol bol sebze, salata malzemesi alıyorum. Köyden yumurtamı getirtiyorum. Sütümü, etimi Emin abiden (Kasap Emin) alıyorum. Yani doğal beslenmek için imkanlarımız çok fazla. Bu değerlerin kıymetini bilmeliyiz. Toplantılarda Ankara, İstanbul’da yaşayan meslektaşlarımla konuşuyorum da onlar ancak büyük alışveriş merkezlerinden alışveriş yapabiliyorlar.
Bu haftaki konuğum yine genel cerrahi uzmanı Prof.Dr.Teoman Coşkun. İki haftadır çok değerli vaktini bize ayırdığı için kendisine çok teşekkür ediyorum.
Sağlıkta Gündem’i okuyun, sağlıklı yaşayın.

CBÜ Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof.Dr.Teoman COŞKUN: MEME KANSERİNDE AMELİYAT!

Memede bir kitle ele geldiğinde edildiğinde ne yapılmalı?Meme dinamik bir organdır. Yani menapoza kadar meme her ay kendini doğacak bebeğe süt verebilmek için meye hazırlar. Gebelik gerçekleşmez ise meme dokusunda ortaya çıkan tüm bu hazırlık geri döner. Meme dokusunda oluşan aylık değişiklikler sertliklere de yol açar. Genelde kitle olarak adlandırdığımız bu sertliklerin %80’i iyi huyludur. Bu nedenle kesinlikle telaş etmeden meme hastalıkları konusunda deneyimli bir genel cerraha başvurmak gerekir. Uzman tarafından yapılan muayene sonrası bulgulara ve hastanın yaşına göre ultrasonografi ve/veya mamografi ile lezyon değerlendirilir. Bu değerlendirme sonrasında kesin tanı konamamış veya kitlenin kötü huylu olabileceğinden şüphelenilen kadınlarda biyopsi yapılır. Biyopsi memeye en az zarar veren yöntem seçilerek yapılmalıdır. Özel iğnelerle yapılan biyopsiler her zaman bıçakla kesilerek alınan biyopsilere tercih edilmelidir. Burada bilinmesi gereken önemli nokta, kitlenin kanser olduğu ve biyopsinin bıçakla alındığı hastaların önemli bir kısmında memeyi koruyarak cerrahi tedavi yapma fırsatının kaçırıldığıdır.

Meme kanseri nasıl tedavi edilir? Memenin tam veya bir kısmının alınması mümkün mü?Meme kanserinin tedavisinde temel prensip tümör dokusunun vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Uzaklaştırma işlemi memenin tamamını alarak veya meme koruyucu cerrahi denilen meme içindeki tümörü çevresinden yaklaşık 1 cm.lik temiz meme dokusuyla birlikte çıkararak yapılabilir. Yani cerrahi tedavi için her zaman memenin tamamının alınması gerekmemektedir. Bugün cerrahlar mümkün olduğunca memeyi korumak için uğraş vermektedirler.

Nasıl karar veriyorsunuz?Meme koruyucu cerrahi yapılabilmesi için meme/tümör oranının uygun olması gerekir. Yani meme büyük, tümör küçük olmalıdır. Böylece tümör çıkarıldıktan sonra memede şekil bozukluğu olma olasılığı azalır. Ayrıca, tümör çıkarıldıktan sonra geride tümör hücresi bırakılmamış olur. Tedavinin tamamlanabilmesi için koruyucu cerrahi yapılan memeye mutlaka radyoterapi verilir. Radyoterapi verilmeyen hastalarda tümör nüksünün yüksek olduğu bulunmuştur. Sonuç olarak: 1) tümör tüm memeyi kaplamış ise, 2) memenin genel yapısını bozmadan tümör tam olarak çıkarılamıyor ise ve 3) cerrahi sonrası radyoterapi verilemeyecek ise bu hastalara meme koruyucu cerrahi yapılamaz. Bu hastalarda tüm memenin alınması gerekir.

Koltuk altı neden temizlenir? Her hastada koltuk altının temizlenmesi gerekir mi?Meme kanserinin ilk yayıldığı yer koltuk altı bezeleridir. Eğer koltuk altı bezelerine tümör hücreleri yayılmış ise bu bezeler çıkarılmalıdır. Koltuk altına yayılım olmayan hastalarda bezelerin çıkarılmasına gerek yoktur. Koltuk altı bezelerine yayılıp yayılmadığı “bekçi lenf nodu biyopsisi” adı verilen özel bir yöntemle anlaşılır. “Bekçi lenf nodu biyopsisi” bu konuda eğitim almış ve belirli bir deneyime sahip cerrahlar tarafından yapılmalıdır.

Meme alındıktan sonra rekonstrüksiyon yani plastik operasyon yapılabilir mi?Meme dokusunun tamamının çıkarıldığı hastalarda tekrar meme oluşturmaya “rekonstrüksiyon” denir. Memenin tekrar oluşturulması için yapay protezler kullanılabileceği gibi kişinin kendi dokusu da kullanılabilir (Resim). Bazen bu iki yöntem birlikte de uygulanabilir. Meme rekonstrüksiyonu meme kanseri tedavisinin ayrılmaz bir parçasıdır. Buradaki en önemli nokta hastanın yeni bir meme yapılması konusundaki isteğidir.

Memenin oluşturulması hangi aşamada yapılır?Zamanlama açısından 2 tür rekonstrüksiyon vardır:
1. Meme kanseri ameliyatı ile aynı seansta yapılan rekonstrüksiyon: Genellikle erken evre hastalık için uygundur. Kanser tedavisi açısından güvenli ve günümüzde tercih edilen yöntem budur. Hastaya psikolojik avantajı yanında estetik yapının daha güzel olması, ikinci bir cerrahiye gerek duyulmaması gibi avantajları da vardır.
2. Geç dönem rekonstrüksiyon: Tüm kanser evrelerinde yapılabilir. Tekrar memenin oluşturulabilmesi için son kemoterapi ve radyoterapiden en az 6 ay geçmesi gerekir.
Meme kanseri tedavisi bir bütündür. Tekrar meme oluşturulması istenen hastalarda genel cerrah ve plastik cerrah birlikte çalışmalıdır.

Meme protezleri konusunda bilgi verebilir misiniz?Protez denince silikon kılıftan yapılmış, içinde silikon jel veya serum bulunan, meme şekli verilmiş yapılar gelir. Genellikle memesi alınmış kadınlarda göğüs duvarı üzerindeki göğüs kaslarının altına yerleştirilir. Erken ya da geç dönem rekonstrüksiyonlarda protez kullanılabilir. Özellikle geç dönemde yerleştirilecek ise öncesinde göğüs kasları altına doku genişleticiler konarak protez için yer oluşturmak gerekir. Protez yerleştirmek, hastanın kendi dokusuyla meme oluşturma işlemi ile karşılaştırıldığında daha kolay ve daha kısa bir işlemdir. Sarkmamış ve ışınlanmamış, küçük ve orta boyutta memelerde daha iyi sonuç alınır. Kullanım süresinin kısıtlı olması nedeniyle genç bayanlarda en iyi seçenek değildir. Ayrıca radyoterapi uygulanacak hastalarda sonuçları yüz güldürücü olmayabilir. Radyoterapi ve protez genellikle birbiriyle bağdaşmaz olarak kabul edilir.

Erken evre meme kanserinde tedavi şansı nedir?Meme kanseri erken evrede özellikle kanser koltuk altı bezelerine yayılmadan yakalandığında, bu hastalıktan tamamen kurtulmak mümkündür. Meme kanseri erken evrede yakalandığında tedaviye en iyi yanıt veren kanserlerin başında gelir. Bu hastaların 10 yıllık yaşam süreleri %80 ve üzerindedir.

Hangi durumda ayrıca kemoterapi de vermek gerekir?Kemoterapi, kanser hücrelerinin vücuda yayılma olasılığı bulunan hastalara verilir. En kaba tanımıyla koltuk altı bezelerine tümör yayılımı varsa ve tümör boyutu 1 cm.den büyük ise bu hastalara kemoterapi önerilir.

Hormon tedavisi nedir?Meme kanseri aynı zamanda kadınlık hormonları ile ilişkili bir hastalıktır. Temelde meme kanseri gelişiminde kadınlık hormonları dediğimiz östrojen ve progesteron hormonu başrolü oynar. Tüm meme kanseri hastalarının %85’i hormona bağımlıdır. Hormona bağımlı tümörlerin tedavisinde bu hormonların etkisini azaltacak ilaçların kullanılmasına “endokrin tedavi” denir. Temelde bu ilaçlar ya östrojen hormonunun yapımını engellerler ya da bu hormonun kanser hücrelerine bağlanıp bu hücreleri beslemesini engellerler. Yan etkileri son derece az olan bu ilaçlar meme kanseri tedavisinde yeni bir çağ açmışlardır.

Işın tedavisi (radyoterapi) nedir?Radyoaktif ışınlar ile tümör hücrelerinin öldürülmesidir. Meme koruyucu cerrahi yapılmış tüm hastalara ışın tedavisi verilmelidir. Memesinin tümü alınmış kadınlarda ise, tümör ileri evrede ise radyoterapi düşünülür.

Mamografi nedir?Mamografi her iki memenin X-ışını ile incelenmesidir.

Mamografi ne zaman çektirilir?Yapılan çalışmalar 50 yaşında herhangi bir şikayeti olmayan kadınlarda mamografi ve düzenli fizik muayenenin meme kanserinden ölüm oranını %20-30 oranında azalttığını göstermiştir. Bu nedenle uluslar arası kuruluşların önerileri 40 yaşından sonra her yıl fizik muayene eşliğinde mamografi çekilmesi yönündedir. Bugün için üst yaş sınırı yoktur. Yüksek riskli grupta ise durum biraz daha farklıdır. Bu kişilerde izlem şöyle olmalıdır:
a.İzlem meme kanseri olmuş en genç akrabadan 10 yaş erken başlamalıdır.
b.20 yaşına kadar kendi kendine muayene
c.20 yaşından itibaren 6 ayda bir kez klinik inceleme
d.25 yaşından itibaren mamografi çekilmesi
e.Altı ayda bir rahim ve yumurtalıkların muayene ve incelemesi yapılmalıdır.

Mamografi çektirmeye giderken nelere dikkat etmeli?1.Mamografide düşük de olsa radyasyon verilmektedir. Mamografide her memeye 2 olmak üzere toplam 4 film çekilir. Her mamografi filmi için alınan radyasyon dozu 1 akciğer filminkine eşittir. Az da olsa radyasyon alındığı için kişinin gebe olmaması gerekir.
2.Çekilen filmlerin iyi çıkabilmesi için memenin ödemli olmaması gerekir. Bunun için en uygun zaman adet dönemi bitimidir. Böylece sıkıştıran memede ağrı da minimun düzeyde kalır. Mecbur kalınmadıkça mamografi zamanı adet dönemlerine göre ayarlanmalıdır.

Erkeklerde de meme kanseri görülür mü?Evet. Erkeklerde de meme dokusu vardır. Ancak östrojen hormonu yoktur. Bu nedenle meme kanseri oldukça nadirdir. Her 135 kadına karşılık 1 erkekte meme kanseri görülür.

Türkiye’de meme kanseri görülme sıklığı nedir?Ülkemizde yaklaşık her 7 kadından 1’inde meme kanseri görülmektedir.
Meme kanseri tedavisini kim yapar?
Meme kanseri tedavisinde radyoloji, patoloji, genel cerrah, onkoloji, radyasyon onkolojisi ve plastik cerrahi bilimleri birlikte çalışır. Ancak bu geminin kaptanı genel cerrahtır.

BEL FITIĞINDA TEDAVİ

Sevgili Manisalı Hemşerilerim,
Hafta sonu gazeteye uğradım ve editörümüz Levent beye nasılsınız dediğimde “pek keyfimiz yok” dedi. Hayırdır ne oldu dediğimde ise “ne yapalım maçlar yok” deyince gülüştük. Sanırım futbolu önemli yapan bir başka özelliği ise sosyal bir aktivite işlevi de görmesi. Evet; bu hafta futbola ara verdik. Bu nedenle hafta sonumuz biraz sönük geçti. Almanya’dan da 3 gol yedikten sonra keyfimiz kaçtı. Bu nedenle pek futboldan bahsetmek istemiyorum. Ama spordan ve özellikle yüzmeden bahsedeceğim. Ama önce konumuz bel fıtığına biraz değinelim.
Benim yaptığım görüşmelerden sonra anladığım şu: gerçekten bel fıtığınız varsa sakın ola, belimi çektircem, kupa tutturcam, hamamda masaj gibi tehlikeli yollara sapmayın. Bu sırada ufak problem daha ciddi hale gelebilir. Fakat hocam; falanca yaptırdı, gözümün önünde iyileşti; sürünerek götürdük yürüyerek geldik diyeceksiniz ve haklısınız. Benim en yakın arkadaşımda bana yemin ederek anlatıyor, Akhisar sanayisinde biri var, belim tuttu mu iki büklüm ona gidiyorum, belimi çekiyor ve çok iyi geliyor diye kaç kez anlattı bana. Tabii ki bu da doğru; yalan söyleyecek hali yok herhalde. Bunları aynen hocalarımıza da sordum ve anlattılar.
Şuan isimlerini vermeyeceğim ama bel ağrısına yol açan birçok hastalık var. Bunlardan sadece birinin adı bel fıtığı. Diğerleri ile ilgili olarak yine uzmanlarla görüşüp size bilgi vereceğim. Bel ağrısına yol açan ve beldeki kaslarla ilgili ağrılar olabiliyor. Bu gibi fıtık dışındaki ağrılarda masaj, sıcak, ovma, gerdirme gibi etkiler ağrının azalmasına yol açabiliyor. Ben kendi yaşadıklarımdan örnek verecek olursam, evimi taşırken sırt ve omuz kaslarımda bir kramp oldu ki nefes alamayıp yere yığıldım. Annem hemen araba ile hastaneye götürdü ve Anestezi Bölümünde bulunan Ağrı Birimin’de uygulanan akupunktur benzeri iğne tedavisi var hemen onu uygulattım ve dönüşte arabayı kullandığım gibi evi taşımaya da devam ettim. Sanırım sizlerin yaşadığı da buna benzer bir durum. Sevgili meslektaşım ve bu gibi durumlarda hayatımı kurtaran Doç.Dr.İdil Tekin hocaya buradan çok teşekkür ederim. Kendisini yakın gelecekte bu sayfada konuk edeceğim.
Sonuçta bel ağrısından yakınanlar öncelikle bir beyin cerrahisi uzmanına muayene olacak ve gerçek problemin ne olduğu ortaya konulacak. Ardından bel fıtığı ise ve ameliyat gerekmiyorsa doktorunuzu dinlemenizi öneririm. Ama yok sorununuz kas krampı gibi ağrılardan kaynaklanıyorsa benim önerim, ne olduğunu, ne tür problemlere yol açabileceğini yani komplikasyonlarını bildiğimiz ve çözebileceğimiz tıbbi yöntemleri tercih etmeniz. Yok biz bildiğimizi okuruz diyorsanız da diyecek lafım yok; yolunuz açık olsun. Ama bel siniriniz zarar görürse de bana tanıdığım beyin cerrahı var mı diye sormayın, söylemem.
Aslında tüm bu hastalıkların altında modern, hareketsiz, fazla kilolu yaşam şekli geliyor. İşte bu yüzden günümüzde sağlıklı olmak için yapılacak en önemli şey sağlıklı beslenmek ve spor yapmak. Hocam iyi de imkan var mı demeyin. Her mahallede spor aletleri içeren parklar görüyorum. Hangi spor derseniz yüzme derim. Şehrimizde bildiğim kadarıyla 2 otel, 1 üniversite birde spor müdürlüğü olmak üzere 4 iyi havuz var. Oteller ücretli, üniversite herkesi almıyor, peki olimpik havuz ne güne duruyor orada. 4-5 ay açık havuza girilebilecek hava koşulları var şehrimizde. Kapalı havuz mu? O başka bahara kaldı galiba.
İl Spor Müdürlüğünün olimpik havuzu halkın daha geniş ve etkin kullanımına sunması için biraz daha çaba göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü spor sağlıktır.
Sağlıkta Gündem’i okuyun, sağlıklı yaşayın.

BELİNİZE NASIL ÖZEN GÖSTEREBİLİRSİNİZ ?

OTURURKEN:Sert sandalyede omurganız dik olarak, bir veya iki diziniz kalçanızdan daha yukarıda olacak şekilde oturun. Kısa dinlenme süreleri için koltuklu sandalye çok iyi destek sağlar.

AYAKTA DURURKEN:Beliniz düz olarak ayakta durmaya çalışın. Ayakta çalışırken beldeki çöküklüğü hafifletmek için ayak iskemlesi kullanın. Dizlerinizi bükmeden öne doğru eğilmeyin. Bayanlar için orta yükseklikteki topuklar beli daha az zorlar. Topuksuz ayakkabılardan sakının.

YATARKEN:Sert yatakta yatın. Yumuşak yatakların altına 2 cm kalınlıkta kontrplak koyun. Yüzüstü yatmayın. Sırtüstü yatarken dizlerinizin altına bir yastık koyun. Yan yatarken bacaklarınızı kalça ve dizden bükük olarak tutun.

ARABA KULLANIRKEN:Koltuğunuz sert olmalı. Pedalları kullanırken bacağınızın tam gerilmemesi için direksiyona mümkünse yakın oturun.

KALDIRIRKEN:Kaldırmayı uygun şekilde güvenli yapın. Dizlerinizi bükün, yükü vücudunuza yakııı tutun ve kalkmak için bacak adalelerinizi kullanın. Ani hareketlerden sakının. Ağır herhangi bir şeyi belinizden yukarı seviyeye kaldırmayı denemeyin.

ÇALIŞIRKEN:
Ağır iş yapmayınız. İmkânınız varsa yorgunluğu hissetmeden önce bir işten diğerine geçin. Eğer bütün gün büroda çalışıyorsanız fırsat buldukça kalkıp etrafta dolaşın.

EGZERSİZ:
Bel ağrınız geçince düzenli egzersiz yapın, (yürüme, yüzme v.s.) Fakat güçlü bir harekete teşebbüs etmeden önce, adalelerinize ısınma ve gevşeme fırsatı vermek için yavaş başlayın.

ABDOMINAL EGZERSİZLER: •Serbest olarak sırtüstü yere uzanın ve başınızı yerden 4-5 parmak kadar yukarı kaldırın, bu pozisyonda 3 sn. tutun ve indirin.Aynı hareketi(1) eller göğüste birleşmiş, (2) eller omuzlara değerken, (3) eller nvuçiçi önde olacak şekilde alın üstündeyken ve (4) eller ensede birleşmiş olarak tekrarlayın.(5) Aynı hareketi dizler bükük ellerle dizlere uzanarak tekrarlayın.

•Sırtüstü yatar pozisyonda bir bacak diz bükülmeden kaldırılabildiği kadar kaldırılır ve beş aşamada yavaşça indirilir, Her aşamada bacak 5 sn. Tutulur.

MOBILIZASYON EGZERSİZLERİ:
1.Kedi - Deve : Emekleme pozisyonunda sırt çukurlaştırıp kamburlaştırılır.Aynı pozisyonda iken bir kol öne doğru kaydırılarak uzatılırken diğeri dirsekten bükülür. Aynı hareket öbür kolla da tekrarlanır.
2.Rotasyon: Bir taburede dik olarak otururken vücut belden itibaren kollarla beraber yanlara doğru çevrilir.
3.Yüzüstü yatar pozisyonda iken, kalça yerden kaldırılmadan 5 aşamada eller üstünde kalkılır.

CBÜ Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi Uzmanı Prof.Dr.Mehmet Selçuki: BEL FITIĞINDA AMELİYAT!

Bel fıtığı tedavi edildikten sonra tekrar edebilir mi?
Bel fıtığı, hasta, ameliyat sonrası yasaklara uymaz ise tekrar edebilir. Tüm yasaklara uyması halinde dahi, % 5 ihtimalle tekrar söz konusudur. Zira bazen şiddetli bir aksırık ya da öksürük bile omurlar arasından kıkırdak parçasının dışarı çıkıp tekrar can yakmasına neden olabilmektedir.
Bu nedenle, hastanın, cerrahi sonrasında, ağır kaldırmamak, öne eğilmemek ve beli zorlamamak gibi yasakları çok dikkat etmesi gerekmektedir. Yukarıda da sözünü ettiğim gibi, yapıla girişim bozuk parçayı tamir etmediğine, yenisi ile değiştirmediğine göre bozuk parça artık can yakmıyor olabilir ama hala bozuktur. Bu nedenle yasaklar ömür boyu sürecek yasaklardır.

Bel fıtığı tedavi edilmezse başka hangi sorunlara yol açabilir?
Bel fıtığı cerrahisi, kıkırdak dokusunun sinir dokusunu sıkıştırması sonucu, sıkışıklığa neden olan kıkırdağın oradan alınması işlemidir. Sıkışıklığa neden olan kıkırdak alınmaz ise sıkışık kalmaya devam eden olan sinir dokusu bir süre sonra çalışmayı durduracaktır. Yani bir felç oluşacaktır. İşşin kötü yanı, sinir dokusu küserse, barışması güç bir dokudur. Bu nedenle küstürmeden, tabiri caiz ise naz yaparken gönlünü almak en doğru davranıştır.

Bel fıtığı hastalarının yaptığı yanlışlar nelerdir?
Bel fıtığı hastalarının yaptığı en büyük yanlışlardan bir tanesi, her beli ağrıyanın aynı hastalığa sahip olduğunu sanıp, komşusuna iyi gelmiş olan tedavi yönteminin ( ister tıbbi isterse tıp dışı olsun) kendinse de iyi gelebileceğini düşünmesidir. Yukarıda değinmeye çalıştım gibi, aynı şikayetlere neden olan farklı farklı durumlar vardır.
Bir başka büyük yanlış ise, kendilerine defalarca anlatılıyor olmasına rağmen, tedavi sonrası (ilaçla – cerrahi) yasaklara uyma konusunda titizlik göstermemeleridir.
Sıkça sorulan sorular arasında, “bel fıtığı ameliyatının tehlikesi olup olmadığı” vardır. Bel fıtığı ameliyatları büyük bir başarı ile yapılmaktadır ve uzun zamandır bir sorun ile karşılaşmamaktayız. Bence en büyük tehlike, hastanın ameliyattan sonra rahatlaması ve ağrılı olduğu dönemleri unutarak yasak olan hareketleri yapmaya başlamasıdır. Devamı halinde fıtığın tekrarlaması kaçınılmaz olmaktadır. Bu durumda ise, ikinci bir ameliyat söz konusu olabilmekte, ikinci ameliyat da hem olana hem de yapana daha çok sıkıntı yaşatmaktadır.

Bel fıtığı fizik tedavi ile iyileştirilebilir mi?
Eğer, daha önce de değindiğim gibi, omurlar arası kıkırdak zedelenmesi mevcut ve gerçek bel fıtığı oluşmamış ise fizik tedavinin tabii ki, hastanı rahatlamasında rolü vardır. Bu tip hastalar zaten, cerrahi girişim gerekmeyen hastalardır. Fizik tedavi ile rahatladığında, bel fıtığının fizik tedavi ile iyileştiği kanısına varması ise yanlış bir sonuçtur. Biz de, gelen hastalarda, cerrahi girişim gerekmiyor ise zaten ilaçla tedavi yolunu seçmekteyiz. Bazı hastaların ağrı ve yakınmalarının inatçı olması durumunda tabii ki fizik tedavi yardımcı olmakta ve hastaları rahatlatmaktadır. Ancak, “bel fıtığı fizik tedavi ile iyi olur bu nedenle cerrahi girişim gerekli değildir” gibi bir düşünce hem yanlıştır hem de geç kalmak nedeni ile geriye dönüşü olmayan kötü sonuçlara yol açabilir.

Merkez Efendi Devlet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr.Muzaffer Kilci: Bel fıtığında fizik tedavisi

Bel Fıtığını nasıl tedavi ediyorsunuz?Kısa süreli yatak istirahati hastanın en rahat ettiği pozisyonda ve iyi bir yatakta olmalıdır. Yatak sert ve düzgün olmalı, vücut ağırlığı ile göçmemelidir. Sırt üstü uzanıp bacakların altına yastık koymak en iyi dinlenme şeklidir. Ağrı kesici, kas gevşetici ilaçlar faydalıdır. Fonksiyonel skolyoz (omurganın yana eğriliği) varsa korseleme gerekebilir. Korse kullanımı uzun süre olmamalıdır.

Bel fıtığının fizik tedavi ile tedavisinde ne tür cihazlar kullanıyorsunuz?Yüzeyel ve derin ısıtıcılar, düşük frekanslı akımlar ve çekme-gerdirme cihazları kullanıyoruz. Bu cihazlar yardımıyla hem kasları gevşetebiliyor hem de ısıtabiliyoruz.

Bel fıtığı tedavisinde egzersizin yeri nedir?Genel sağlık açısından olduğu gibi bel sağlığı içinde sporun ve sağlıklı iken yapılacak egzersizlerin önemi büyüktür. Bel, sırt ve karın adalelerini güçlendirmek için eklem ve yumuşak dokuların esnekliğini arttırmak için gerekli spor ve hareketlere ömür boyu devam edilmelidir.
Bel fıtığı rahatsızlığına yakalananlar hastalığın akut ağrılı döneminde bu hareketlere başlamamalı, istirahati tercih etmelidir. Ani ve zorlayıcı hareketlerden uzak durmalıdırlar. Ani gelişen ağrılı dönemin tedavisinden sonra spora başlanmalı ve hayat tarzı haline getirilmelidir.

Bel Fıtığı ile ilgili doğrular ve yanlışlar nelerdir?Yanlış: 20-25 gün kesin yatak istirahati yapılmalıdır.
Doğru: 2 gün yatak istirahati yeterlidir
Yanlış: Fizik tedavi sırasında ağrı olursa bırakılmalıdır
Doğru: Fizik tedavinin özellikle ilk 3 gününde ağrıların artması normaldir. Sabırla devam edilmelidir.
Yanlış: Fizik tedavinin etkisi ancak birkaç ayda belli olur
Doğru: İlk 10 seans sonrası hastanın ağrılarında bir gerileme olmuyorsa fizik tedaviyi sürdürmenin bir anlamı yoktur. Bir sonraki tedaviye geçilmelidir.
Yanlış: Bele balık bağlama, bardak çekme, masaj gibi alternatif yöntemler fıtığı yerine sokar.
Doğru: Bu gibi alternatif yöntemler sadece kan dolaşımını arttırır, fıtık üzerine bir etkisi olmaz.
Uzmanımızın önerdiği hareketleri gazete sayfamızda görebilirsiniz.