Sayfalar

26 Ekim 2010 Salı

CBÜ Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi Uzmanı Prof.Dr.Mehmet Selçuki: Her bel ağrısı "BEL FITIĞI" değildir!

Bel fıtığı başlangıç aşamasında ise nasıl bir tedavi tercih edilir?
Bel fıtığının başlangıç aşaması diye bir aşama yoktur. Esas olarak fıtık, vücutta kendine ait bölgeyi terk ederek bir başka organa ait bölgeye tecavüz eden organa verilen addır. Bu ad bazen organ ismi ile bazen de fıtığın olduğu yer ile ilgili olarak anılır. Örneğin mide diyaframı açıp göğüs boşluğuna çıksa, buna mide fıtığı denir ve tamir edilir. Buna karşılık barsaklar içinde bulundukları torbayı yırtarak cilt atına çıksalar, bu kez bu duruma barsak fıtığı değil yeri itibarı ile kasık fıtığı adı verilmektedir. Buradan yola çıkarak bel fıtığını tanımlayacak olursak, omurlar arasındaki kıkırdak dokunun çevresindeki kılıfı yırtarak omuriliğin bulunduğu yere doğru çıkması olarak tarif edilebilir. Bu durum, tıbbi olarak “omurlar arası kıkırdak fıtığı” şeklinde adlandırılırsa da, herhalde daha kolay olduğu için olsa gerek, beldeyse “bel”, boyundaysa “boyun” fıtığı olarak ad verilmektedir.
Başlangıç konusuna gelince; bu durum esas olarak omurlar arasındaki kıkırdağın zedelenmesi ile başlar. Ağır kaldırma, beli zorlama gibi hareketler bu kıkırdakların zedelenmesine neden olmaktadır. Ancak bu durumda bel fıtığı söz konusu değildir, zira omurlar arasındaki kıkırdak içinde bulunduğu kılıfı yırtarak dışarıya çıkmamış, sadece bulunduğu yerde zedelenmiştir. Gerçi bu durum bel fıtığına giden yolun başıdır, ama, gerçek bir fıtıklaşma olmadığı için “bel fıtığı başlangıcı” şeklindeki bir tanımlama doğru olmaz. Bu duruma “omurlar arası kıkırdak zedelenmesi” demek daha doğru olur.

Öyleyse her bel fıtığı denilen kişide, gerçek yani tıbbi anlamda “bel fıtığı” yok mu?
Evet tam da anlatmak istediğim buydu. Buradaki en büyük talihsizlik, omurlar arası kıkırdak zedelenmesi durumunda da, bazen, aynı bel fıtığı gibi bulgular ortaya çıkabilmesidir. Bu durum, gerçek bir fıtıklaşma olmadığı için zaman içinde sakinleşir ve bir süre sonra ağrı ve yakınmalar geçer.
İşte tam bu sırada yapılacak olan, tıbbın tam olarak kabul etmediği bazı uygulamalar, bilinçsiz kişilerin yapacağı bel çekme, alabalık sarma, kuzu postuna sarınma gibi girişimler sonucu, zaten bir zaman sonra düzelecek olan hastanın düzelmesi ile bu girişimlerin bel fıtığının tedavisinde yeri olduğu yanlış düşüncesinin yerleşmesine neden olmuştur. Bu düşünce, bu gibi girişimlerin, bel fıtığının adeta ameliyatsız tedavisi gibi algılamasına neden olmaktadır.

Aslında tıp dışı tedavi uygulatan kişiler bekleseler de zaten şikayetleri geçecek…
Evet. Her ne kadar zedelenen kıkırdağın bir süre sonra ağrısı geçse ve hasta kendisini iyi hissetmeye başlasa da, bu kıkırdak yavaş yavaş kurumaya ve sertleşmeye başlar. Bu sertleşme, omurlar arası kıkırdağın içinde bulunduğu kılıfın bir yerini daha fazla zorlamasına ve günün birinde kıkırdağın kılıf dışına çıkarak fıtık oluşturmasına neden olur. Yani, omurlar arası kıkırdak zedelendikten sonra neredeyse 15 yıl fıtık oluşturmak için hazırlanır, belindeki ağrıyı unutarak belini zorlayan kişide de bu durum 15 saniyede fıtık halinde dönüşür. Bu aşamadan sonra cerrahi girişim, eğer hastanın muayenesinde felç riski var ise kaçınılmazdır. Yukarıda sözünü ettiğim gibi tıbbi tedavi dışı girişimler, bel fıtığını ameliyatsız tedavi ettiği sanılan uygulamalar gerçek fıtık hastalarına uygulanır ise o zaman geriye dönülmesi mümkün olmayan omurilik yaralanmaları oluşur ki bunun tedavisi neredeyse imkansızdır.
Başlangıç aşaması diyebileceğimiz bu durumda, hekimin yazacağı bazı ilaçlarla birlikte, kısa da olsa bir süre dinlenmek yararlı olmaktadır. Burada önemli olan püf nokta, kıkırdak zedelenmesinin bir defa başlaması halinde, zedelenmenin geri dönmeyeceğinin ve zaman içinde daha da ilerleyeceğinin bilinmesi ve hastanın rahatlaması ile birlikte bel fıtığı ya da kıkırdak zedelenmesi rahatsızlığında “artık” kurtulduğunu düşünmemesidir. Yoksa ağrılar tabii ki geçer ve hasta, hasta olduğu günleri hiç hatırlamamacasına düzelir ve rahatlar.


Bel fıtığı nasıl tedavi edilir?
Aslında “bel fıtığının” tedavisi yoktur. Bu cümle biraz itici gibi görünürse de, şimdi açıklayacağım nedenlerle bel fıtığının tedavisinin olmadığı anlaşılacaktır. Biz hekimler, bir hastalığın tedavisinden, o hastalığın yok edilmesi ve tamamen ortadan kaldırılmasını anlarız. Halbuki, bel fıtığı cerrahisinde, fıtık yapmış olan kıkırdak parçasının içeriye itilmesi ve kıkırdak kılıfının dikilerek tamir edilmesi gibi bir işlem söz konusu değildir. Kılıfının dışına taşarak sinir kökünü sıkıştırmış olan kıkırdak parçasının oradan alınması ve sinir kökünün ya da sıkışık olan sinir dokusunun rahatlatılması bel fıtığı cerrahisinde yapılan işlemdir. Tüm vücudu bir makine ve beldeki arızalı yeri de bu makinanın arızalı parçası olarak kabul edersek, biz bel fıtığı cerrahisinde bozuk olan bu parçayı tamir etmek ya da yenisi ile değiştirmek gibi bir işlem yapmamakta, sinir dokusunu rahatlatarak söz konusu olabilecek bir felç durumuna mani olmaya çalışmaktayız.

Bel fıtığı tedavisinde ameliyat ne zaman şart olur?
Bel fıtığı olması halinde, sinir dokusunun sıkışıklığı, sıkışık olan sinirin görevlerini yapmasına mani olmaya başlamış ise cerrahi girişim yapmak gereklidir. Aslında cerrahi girişim en son çare olarak düşündüğümüz bir yoldur. Yapılan istatistikler, hayat kalitesi, işini yapabilme durumu gibi ölçütler göz önüne alındığında, ameliyat olan ya da olmayan hastaların 5 yıl sonra aynı çizgide buluştuklarını göstermektedir. Bu sonuca göre, sinir dokusundaki sıkışıklığın felce neden olma olasılığı ya da dayanılmaz ağrı durumunda cerrahi girişim yapmak uygun olur.

Bel fıtığı ameliyatında hangi yöntemler kullanılır?
Bel fıtığı ameliyatların halk arasında yaygın olarak bilinen açık ve kapalı diye tanımlanan yöntemleri vardır. Genel olarak bakıldığında, bel fıtığı nedeni ile sorun yaşayan hastaların %10 u cerrahi girişime aday hastadır. Bu hastaların da yine % 10 u, yani yüz hastadan sadece bir tanesi kapalı olarak tanımlanan cerrahi girişimden yarar görmesi beklenen hasta olmaktadır.
Kapalı olarak yapılan ameliyatlar, belden özel bir iğne ile girilerek omurlar arasındaki kıkırdağın lazer ya da radyofrekans enerjisi ile ısıtılarak “büzüştürülmesi” esasına dayanmaktadır. Kıkırdak kenidisini çekince, çevreye yaptığı bası azalmakta ve hastanın yakınmaları düzelmektedir. Ancak bu yöntem, etrafındaki kılıfı yırtmadan çevreye bası yapan, onurlar arası kıkırdak zedelenmesi durumunda ağrısı olan hastalar için geçerlidir. Bu nedenle de hasta seçimi çok iyi yapmak gerekir. Yukarıda da belirttiğim gibi cerrahi girişim gerekli olan hastalar arasında % 1 gibi bir sayıdaki hastaya bu sistem yararlı olmaktadır. Kliniğimizde de bu yöntemle de cerrahi girişim yapılmakta ve uygun olan hastalara uygulanmaktadır.
Yaygın olarak yapılan cerrahi girişim, açık cerrahi olarak tanımlanan, ancak cerrahi mikroskop yardımı ile yapıldığından “mikrocerrahi” olarak nitelenen yöntemdir. Önerdiğimiz, sağlıklı ve uygun olanın bu olduğunu düşündüğümüz bir yöntem olarak kliniğimizde kullanılmaktadır. Bu arada bir yanlış anlaşılmayı da düzeltmek gereği vardır. Cilt dikişleri cildin içinden geçen, daha sonra alınmasına gerek olmayan ve kendi kendisine eriyen bir dikiş malzemesi kullanılarak yapılan dikişlerdir. Bu nedenle dışarında dikiş görülmemektedir. Ancak dışarıdan dikiş görülmemesi, bu ameliyatların ne kapalı yapıldığı ne de lazerle cildin kapatıldığı anlamına tabii ki gelmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder