Sayfalar

1 Eylül 2010 Çarşamba

Celal Bayar Üniversitesi, Tıp Fakültesi Psikiyatri Uzmanı Prof.Dr.Erol Özmen ile SEVGİ üzerine...

Konumuz sevgi olduğuna göre herhalde söze önce size göre sevgi nedir diye başlamak da yarar var.
Sevgi herkesin bildiği, bildiğini sandığı, bildiğine inandığı ama anlatamadığı bir şeydir. Herkesin üzerinde anlaştığı bir tanımı yok sevginin. Her tanımda bir şeylerin eksik kaldığını hissedersiniz. Sevgi tanımlanamaz, yaşanır ancak. Sevgi, sevgi yaşamak amaçlanarak yaşanamaz. Sevgi, ilişkilerde kendiliğinden doğar.

Haklısınız, sevgiyi tanımlamak çok zor olabilir, fakat yine de sevginin bazı özelliklerinden söz etmek mümkün diye düşünüyorum.
Doğru. İnsanın doğasında bulunan, yaşamı renklendiren ve anlamlandıran en güzel özelliklerinden birisidir sevgi. Sevgi, önemsemek, ilgi göstermektir. Saygı duymak, anlayış göstermek, sorumluluk hissetmek, yakınlık duymak, sıcaklık hissetmek, benimsemektir. Sevginin bütünleştirici yönü vardır. Bu bütünleşmenin temel özelliği hem kendini hem karşıdakini olabildiğince ihmal etmemesi, eksilten değil çoğaltan nitelikler taşımasıdır. Sevgi, olduğu gibi kabul etmeyi, onun gereksinimlerini-isteklerini anlamayı, bunları karşılamak için sorumluluk duymayı, ona ilgi göstermeyi, ona bağlanmayı, düşüncelerine ve duygularına saygı duymayı kapsar. Sevgi, sevilen kişide anlaşıldığı, benimsendiği, önemsendiği duygusu yaratır, değerlilik duygusu verir.

Sevgi öğrenilebilir mi?
Sevgi öğrenilebilir fakat bugünden yarına ya da okuyarak öğrenilemez. Sevgiyi öğrenmek aslında biraz dolaylı yoldan olur. Bu insanın sevme ve sevilme kapasitesini engelleyen etmenlerin farkına varılması ve bunların etkisinden kurtulması ile mümkün olur. Örneğin bazı insanlar ret edilecekleri korkusuyla sevgi yaşayabilecekleri ilişkiden kaçınırlar. Bu kişilerin sevgiyi her yönüyle yaşayabilmeleri ise ancak bu korkuyu aşmaları ile mümkündür.

Sevgi içsel mi yoksa çocukluğumuzdaki modellerden mi öğreniyoruz?
Her insanda belli oranda doğuştan sevgi yaşama potansiyeli bulunur. Fakat sevgi ilişkilerde yaşanır, ilişkilerde gelişir. Her hangi bir ilişkinin olmadığı durumlarda yaşanan çoğu zaman sevgiden başka bir şeydir. Her insan sevme ve sevilmeyi anne ve babası ile olan ilişkisinde öğrenir. Çocuk anne ve babasını model alarak çok şey öğrendiği gibi sevginin nasıl yaşanacağını da belli oranda bu yolla öğrenir. Fakat asıl etkili olan anne ve babanın çocuğuyla ilişkisinin niteliğidir.

Kızlar baba, erkekler sevmeyi anneden mi öğrenir?
Bu söylediğinizin bütünüyle doğru olduğunu söyleyemeyiz. Hem annenin hem babanın tutum ve davranışları çocuğun sevgi yaşama kapasitesini etkiler. Fakat şöyle bir gerçek vardır ki karşı cinsiyetten kişilerle ilişkiler ve onlara yönelik sevgi dikkate alındığında dediğinizde doğruluk payı bulunmaktadır. Hepimiz biliriz, kızlar babalarına, erkekler ise annelerine biraz daha fazla düşkündürler.

Yanlışlarımızı daha sonra düzeltebilir miyiz?
Aslında nasıl bir yanlışlıktan söz edebileceğimizi bilemiyorum. Yaşanabilecek bir sevginin yaşanmasını engelleyen konular çoğu zaman ilişkinin niteliği ile ilgilidir ve iletişim kusurlarından ya da ilişkinin iyi yönlendirilmemesinden kaynaklanır. Yanlışlık diyecek olursak, insanın kendini tanıması, başkalarını tanıyabilmesi ve ilişkide ne olup bittiğini sağlıklı biçimde anlayabilmesi yanlışlıkların düzeltilmesini sağlar.

Bazı kişilerin sevgiyi çok sorguladıklarını görürüz. Sizce sevgiyi daha doyumlu yaşamak için sevgiyi sürekli sorgulamak yararlı bir yaklaşım mı?
Evet, bazı insanların sürekli bir arayış içinde olduklarını ve kendilerince “gerçek sevgi”nin peşine düştüklerini görürüz. Fakat çok da yararlı bir yaklaşım değildir bu. Aslına bakarsanız bu arayış başka şeylerin göstergesidir. O kişinin yaşadıklarından memnun olmadığının mutsuz olduğunun ifadesidir. Nitekim sevgi çoğu zaman yaşanırken sorgulanmaz, eksik bir şeyler kaldığında, yanlış bir şeyler olduğu sezildiğinde sorgulanır. Bazen de bu sorgulama sevgiyi yaşayamamanın acısına katlanma işlevi görür.

Peki, yine de gerçek sevgiden söz edebilir miyiz?
Haklısınız, bu noktada yanlış anlaşılma olasılığını düzeltmekte yarar var. Sevgiyi yaşamak ile sevgiyi sürekli sorgulamak farklı şeyler; öncelikle bunu vurgulamak isterim. İnsanın diğer gereksinimlerinden ayrışmış bir sevgi yaşadığını iddia etmek mümkün değildir. Fakat başka istek, dürtü ya da gereksinimler ne kadar çok karışıyorsa; hissedilen, sevgi olmaktan o kadar uzaklaşır. Bazen yaşanan sevgiye, suçluluk duygularının karıştığı görülür. En tipik örneği çalışan anne ve babalarda görülür. Biraz da suçluluk duyguları ile çocuklarının her dediklerini yapmaya çalışır ve bunu da sevgi olarak düşünürler. Bu kişilerin çocuklarını sevmediklerini söyleyemeyiz fakat bunların sevgilerine biraz da suçluluk duygusu karışmıştır. Her sevgide sevgi olmayan bir şeyler mutlaka vardır. En doyumlu yaşanan sevgi ise (belki de gerçek sevgi o) başka şeylerin en az karıştığı sevgidir.

Sevgi insanların gözünde giderek değerini yitiriyor mu?
İnsanın doğasını dikkate aldığımızda sevginin değerini yitirdiğinden söz etmek mümkün değildir. Sevgi insan yaşamını anlamlı hale getiren en önemli öğelerden birisidir. Sevgi, herkesin hayatında vazgeçilemez bir biçimde bulunur. Fakat nasıl yaşandığı ve nasıl geliştirilebileceği pek düşünülmez. Sevgiye günümüzde hak ettiği değerin verilmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Böyle olmaması gerektiğini bilmesine karşın herkesin sevgiye gereken önemi vermemesi üzücü bir durumdur.

Neden böyle oluyor sizce?
Bence bunun en önemli nedenlerinden birisi sevginin ilişkilerde kendiliğinden doğal olarak ortaya çıkacağının düşünülmesi. Bu düşünce bir yanı ile de doğru da olsa günümüzde ilişkilerin giderek karmaşıklaşması sevgiyi biraz daha emek harcanması gereken bir konuma getirdi. Diğer yandan günümüzde çıkarların daha çok çatışması, sosyal koşulların zorlamasıyla başarı, ün, güzellik, zenginlik gibi konuların daha öne çıkarılması da ne yazık ki insanları çok etkiliyor.

Sosyal koşulların zorlamalarının insanları çok etkilediğinden söz ediyorsunuz, peki bunların etkisinden kurtulmak için ne yapılabilir?
Bunu pek çok insan geç de olsa anlıyor fakat iş işten geçmiş oluyor. Birçok kişi çocuğu büyüdükten sonra, annesi ya da babası öldükten sonra fark eder, onları ve aynı zamanda kendilerini ihmal ettiğini en derinden hissederler. Biraz düşündüklerinde yaşanabilecek ve sevginin karşılıklı hissedilebileceği bir sürü şeyi kaçırdıklarını görürler. Fakat çoğu insan bir süre bunların etkisinde kaldıktan sonra tekrar eski hallerine döner. Bu durumdan kurtulmak için insanların hayatta kendileri için neyin daha önemli olduğunu uzun uzun düşündükten sonra bunları bir yere kaydetmesi ve bunları kendilerine sık sık hatırlatmaları gerekmektedir. Bu dediğim son derece basit fakat çok etkili bir yöntem olmasına karşın birçok kişi “bir dahaki sefere”, “daha sonra” gibi çeşitli gerekçelerle basit yöntemi uygulamayı ertelerler.

Günümüzde sevgiye bir alışveriş gözüyle bakanlar var, ne dersiniz sevgiyi bir alışveriş olarak niteleyebilir miyiz?
Sevgiyi bir alışveriş olarak düşünmek, pek çoğumuz için rahatsız edici bir durumdur. Sevgide de bir alma ve verme olduğu için dediğiniz gibi bazı insanlar sevgiye bir alışveriş gözüyle bakar. Oysa sıradan alışveriş ile sevgideki alma-verme arasında büyük farklılıklar vardır. Verme sevginin doğal bir uzantısıdır, ama almak niyetiyle verilmez. O nedenle sıradan alışveriş ile arasında büyük farklılık vardır.

Sevmek ve sevilmek sağlığımızı etkiliyor mu?
Sevmek ve sevilmek hem ruhsal hem bedensel sağlığımızı olumlu etkiler. Diğer yandan sevme ve sevilmenin aynı zamanda ruh sağlığının önemli bir göstergesi olduğunu da eklemek isterim.

1 yorum:

  1. Sitenizde vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür ederiz. diş sağlığı sitesini de ziyaret edebilirsiniz.

    YanıtlaSil